Antalya Büyükşehir Belediyesi, Boğaçayında
ortaya çıkan sorunların
tespiti ve çözümü için
bilim insanları, meslek odaları ile
değerlendirmeler
yapıyor.
Anlaşılan o ki “bir deli bir kuyuya bir taş atar kırk akıllı
çıkaramaz...” benzeri bir durum söz konusu.
Kamu kaynaklarının fütursuzca israf edilerek dere yatağına yapılan
Boğaçayı göletinin öyküsünü bilmeyen kalmamıştır. Çok kısa olarak diyebiliriz ki,
Türel Yönetiminin dere yatağı boyunca
imara açtığı alanlara ek bir güzellik olsun, rantları bol olsun amaçlı, önce
dere içinde yat limanı yapacağım diye tutturduğu hayal tacirliği, kentin
sırtında bir kambur olarak bırakıp gittiği bu gölet ile son bulmuştu.
Türel Yönetimi, kendisi için prestij meselesi yaparak inatla
sürdürdüğü Boğaçayı projesi ile dere yatağına liman yapamadım bari gölet
yapayım seviyesine düştüğünde, doğal olarak yöneticilik seviyesi de bir hayli
diplere vurmuş durumdaydı
Zira o vakte kadar piyasaya sürülen renkli liman görüntüleri, Fransa
emlak Fuarları, ABD menşeili global emlak ve inşaat şirketleri, Katar Emirleri,
yandaş bilim adamları ile al gülüm ver gülüm seansları, gösterişli
toplantıları, gerçekleri saptıran açıklamaları hiç olmamış gibi, bu gölet
düzenlemesini de aynı yol ve yöntemlerle laf kalabalığı içinde kamuoyuna
sunmuştu...
Boğaçayı dere yatağında yaşananlar, hiç kuşku yok ki yöneticilerin ve
mülk sahiplerinin rant düşkünlüğü ve rant kollayıcı tutumları nedeniyle
“alışmış kudurmuştan beterdir” deyimine hak verdirecek kadar yanlışlar, hatalar
ve inatlar zinciri halinde bugünlere kadar geldi.
Öyle ki daha başlangıçta dere yatağının asgari 350 metre genişliğinde
olması gerektiği tespit edildiğinde, bu hayati sınır hiç uygulanamamıştı.
Onun
yerine önce 300 metre, sonra 260 metre ve şimdilerde gölet kenarlarında
gerçekleştirilen düzenlemelerle 200 metrelere kadar düşürülen Boğaçayı dere
yatağı genişliğinde yaşanan bütün taşkınların, ölümlerin, maddi ve manevi zararların
sorumluluğunu takdir-i ilahiye bağlanmaması gerektiğini herhalde öğrenmiş
olmamız gerekiyor.
Her kış, son bilmem kaç yılın en yoğun yağışı, fırtınası
gibi resmi açıklamalar yapılması kimler için tatmin edici olur bilinmez ama
hepimizin fena halde aptal yerine konulduğumuzdan hiçbir kuşku duyulmamalıdır.
Daha 20 yıl dolmadan olması gereken genişliğinden 150 metre
daraltılmış bu dere yatağı her kış boğa gibi denize taşıdığı yağmur suları ve
rüsubatıyla (taş/çakıl/kum ) kendisinden gasp edileni geri almanın yollarını arıyor...
Bütün bu gelişmelere rağmen Türel Yönetimi ve ASAT, Boğaçayı dere
yatağında sözde “taşkın önleme ve rüsubat kontrolü” amacıyla dere yatağının 1.5
metre kazılacağı ve bunun maliyetinin 21 milyon TL olacağını açıklayarak gölet
işine koyulmuşlardı.
Gelin görün ki son günlerde basına yansıdığı kadarıyla bu göletin
maliyetinin 131 milyon + KDV olduğu açıklandı.
Üstelik Türel Yönetiminin Boğaçay için gömdüğü kamuya ait bu maliyet
bedeli daha bir yılını doldurmadan heder olmak üzere...
Zira, bilim insanlarının açıklamalarına ve yapılan tespitlerin
sonuçlarına göre, 1.5 metre değil de 4-5 metreye kadar kazıldığı
belirlenen dere yatağından yüzeye çıkarılan yeraltı suyunun dibinin daha
şimdiden rüsubat (taş,çakıl, kum) ile büyük oranda dolduğu, sucul bitkilerle kaplandığı;
yüzeyinde ise yosunların çevreyi sarmaya başladığı, durgun suyun daha şimdiden basına yansıyan sinek,
koku şikayetleriyle; besin kaynağı olan rüsubattan yoksun bırakılan kıyı şeridinin erozyonu, kenarları daraltılan dere yatağının kazılan dibinin dolması sonucu daha da tehlikeli hale gelen taşkın riskleriyle; Böcek yönetimi, Türel yönetiminden her yaz kokmaya aday,
her kış patlamaya hazır, o nedenle her yıl aynı masrafları kamu bütçesinden
karşılamak zorunda olacağı, çok geniş alanda tesirli saatli bomba teslim
aldığına hiç kimsenin kuşkusu olmaması gerekir.
En baştan itibaren Boğaçayı göletinin kıyı
erozyonuna neden olacağı ve taşkın önleme gibi bir önceliği olmadığı herkesin
malumuydu. Üstelik bu projenin esas olarak kamu kaynaklarının sorumsuzca
harcanması ve doğal yapıya zarar verilmesi sonucu doğuracağı da biliniyordu.
Anayasa 43 ve 56. Maddelerine, Kıyı Yasasına, DSİ Yasasına, ASAT ın bağlı
olduğu İSKİ yasasına, ASAT Havza koruma yönetmeliğine, ÇED Yönetmeliğine aykırı
olduğu biline biline, çevresel değerlere zarar vereceğini göre göre güneşi
balçıkla sıvamaya çalıştılar...
Kimlerin görevlerini kötüye kullandığı, kimlerin kamu zararına neden
olduğu şimdi çok daha ayan beyan gözlerimizin önünde duruyor...
Ama ne yazık ki bu yanlışa ve müsrifliğe devam edilmesi eğilimi devam
etmektedir.
Bütün bu olgular ve tespitler ortada iken ve seçimden önce bu proje
ile ilgili olarak kamu yararına aykırı olduğu açıklamaları yaparak işbaşına
gelen şimdiki yönetimin “Yönetimde süreklilik”, “eskiye takılıp kalmamak” gibi
söylemlerle yanlışa, hukuksuzluğa, doğa katliamına çanak tutar bir konumda
olmasını acaba kimler istemektedir? Bu tutum kimlerin işine gelmektedir ? Eski
yönetim ile aynı tarzı sürdürmenin kime ne yararı olacaktır ?
Hiç kuşku yok ki rant yaratma ve çevresini zenginleştirme uğruna
kamusal alanları, kamu bütçesini tarumar eden AKP zihniyetine karşı tutum almak
üzere yönetime gelenlerin göstermesi gereken hassasiyetlerin, izlemesi
düşünülen yol ve yöntemlerinin neler olması gerektiğini tartışmak bütün duyarlı
ve toplumcu çevrelerin öncelikleri arasında olmalıdır.
O nedenle Boğaçayı göletinin akibeti hakkında kamuoyunun tartışmaya
dahil edilmesi ve aşağıdaki soruların cevaplarının kamuoyu ile paylaşılmasının
sayısız faydası bulunmaktadır.
Soru 1-Böcek Yönetimi bu göleti kamu yararına
gerçekleştirilmiş bir düzenleme olarak görmekte midir ?
Soru 2-Bu göletten çıkarılan ve sahil şeridinin beslenme kaynağı olan
rüsubatın akibeti ne olmuştur ? 470 bin metre küp kazıldığı belirtilen rüsubat
nerede kullanılmıştır ?
Soru 3- Bu göletin her yıl dolması, yosun tutması ve neden olacağı
zararların iyileştirilmesi için her yıl düzenli olarak kamu bütçesinden ne
kadar daha harcama yapılması gerekecektir ?
Soru 4- Kıyı erozyonu ve taşkın önleme konularında ek tedbir
maliyetleri ne olacaktır?
Soru 5- Bu göletin neden yapıldığı ve işlevselliği ile neden olduğu ve
olacağı zararların karşılaştırılması yapılmadan kamu yararı / kamu zararı
hesabı yapılması mümkün müdür ?
Mümkün değilse, işlevsiz ve sürekli zarar kaynağı olacağı aşikar olan
bu düzenlemede, bu durum biline biline kamu bütçesinin tüketilmesi, kamu
kaynaklarının menfaat çevrelerine transferinin bir başka versiyonu olmayacak
mıdır ?
Soru 6- Boğaçayının rekreasyonu ve kent estetiğine uygun düzenlemesi,
dere yatağının doğal yapısına zarar vermeden, rüsubat akımı engellenmeden, taşkın
önleme tedbirleri göz ardı edilmeden gerçekleştirilmesi mümkün değil midir ?
Konuyla ilgili başka sorular, cevaplar açıklıkla ve içtenlikle ortaya konulmalıdır...
Tartışma ve değerlendirmeler kamuoyunun önünde ve ilgili bütün çevrelerin
katılımı ile yürütülmelidir.
Ekolojik yapıya, kamusal çıkarlara yararı olmadığı ortada olan
Boğaçayı gölet düzenlemesinin kamuoyu önünde tartışılması her şeyden önce
“kenti birlikte yönetmek” hedefine katkı sağlar.
Yönetimlere kendilerinin acz içinde olmadıklarını hissettirir.
Kentin
ihtiyaçlarının birlikte değerlendirilmesini, kente ait olan kamusal alanların
ve kamu bütçesinin kullanımında kentlilere söz hakkı tanınması kültürünün
geliştirilmesini ve nihayet önceki yönetim ile fikren ve fiilen aynı yolda
olunmadığını ortaya koyar...
O nedenle kent dinamikleri bu sürece kayıtsız ve şartsız müdahil olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yaz yorum