20 Eylül 2017 Çarşamba

Sahilde İşgal…

Dünyanın en ünlü plajlarından olan KONYAALTI Plajının 7 de 1’i, yaklaşık 1,2 km
lik alanda, yeni bir LİMAN yapılmak isteniyor.


Bu amaçla hazırlanan yeni liman resimleri Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından, “Boğaçayı Yat Limanı Projesi ÇED sürecine Halkın katılımı toplantısı” ile “görücüye” çıkarıldı. 

Bakanlar Kurulu kararı ile resmileştirilen, kent meclisine getirilmeyen, kamuoyu ve uzman kuruluşlarla paylaşılmadan, ÇED etiketiyle prosedür geçiştiren bir liman projesi dayatması ile karşı karşıyayız…

Öncelikle belirtmeliyiz ki bu proje Türel yönetiminin tam bir oldu bitti ile kente dayattığı SAHİL İŞGALİ operasyonudur… Ama aynı zamanda Boğaçayı çevresinde imara açılan ve açılacak alanlarda, yap işlet devret yatırımlarında beklentileri, verilen sözleri gerçekleştirme hamlesidir…

Oysa liman yapılmak istenen alan, 2009 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen “ANTALYA BÜTÜNLEŞİK KIYI ALANLARI YÖNETİM PLANI PROJESİ NİHAİ RAPOR’unda yeni bir liman alanı olarak öngörülmemektedir.

Bir ihtiyaç olarak kentsel planlamada da yer almamaktadır…

Bilgisayar kurgularıyla gerçekleştirilmek istenen bu liman, Türel Yönetiminin anlayışına uygundur ama kamusal kaynakların heba edilerek en kısa yoldan iktidar çevresi için zenginleşme aracı olarak kullanılmak istenilmesinden başka bir anlam taşımamaktadır…

Zira kıyının mevcut durumu, talepler, kamu yararı, kentsel yaşamın ve kıyının kullanımı ve ekonomik potansiyeli, doğal ve kültürel değerleri, yasal statüler ve nihayet kazanılmış haklar etrafında değerlendirildiğinde, Konyaaltı sahilinde gerçekleştirilmek istenen bu yeni liman, bilimsel ve toplumsal ihtiyaçlara dayalı olmadığı içindir ki esas itibariyle OHAL zamanlarının ürünü olarak tepeden inme yöntemlerle yol almayı tercih etmiştir…

Bakanlar kurulu kararı ile resmi gazetede yayımlanarak hiç soluklanmadan ihale hazırlıklarına başlanması bu yüzdendir….

Toplumsal muhalefetin, meslek odalarının her yönden kıskaca alındığı, itiraz edenlerin günah keçisi ilan edildiği, seslerini duyurma imkanlarının kısıtlandığı, olmadı karalandığı, daha olmadı hukuk dışı yöntemlerle toplumdan tecrit edildiği koşullarda Boğaçayı Projesi kapsamında Konyaaltı sahilinde liman projesinin hayata geçirilmesi tesadüfi değildir…  

DÜŞÜNÜLEN ANTALYA’NIN GELECEĞİ DEĞİLDİR…
Esas olan planlama ve uygulama yetkisi olan kurumlar ile tüm kullanıcılar arasında eşgüdümü gerçekleştirecek modeller geliştirmektir… Kuşkusuz ki bu tür modellerde göz önüne alınacak öncelikli ilke kamu kullanımına açık az sayıda kalan alanları korumaktır. 

Söz konusu olan uluslararası üne sahip Konyaaltı sahil şeridi olduğuna göre yalnızca kentlilerin değil yerli yabancı denizden güneşten kumsaldan yararlanan milyonların haklarına sahip çıkmak öncelikle kent yöneticilerinin görevidir…

Kıyı ekosisteminin biyo çeşitliliğini korumak, kıyı kesiminde yer alan doğal ve kültürel doğal değerlerin gelişimini sağlamak, bozulma olan alanlarda önleyici ve tedavi edici yöntemleri geliştirmek ve bütün bu yaklaşımları aynı zamanda bir bütün olarak “kent hakkı” olarak ele almaları gerekirken, aksi yönde kararlarla, oldu bittilerle kıyıyı, doğal kullanımını ve kamusal niteliğini ortadan kaldırmak kente ihanet etmekle eş anlamlıdır…      

Boğaçayı dere yatağına liman yapamamanın kefareti olarak hepimizin ortak kullanım alanı olan Konyaaltı  sahil şeridinde kendinden menkul yöntemlerle liman yaparak, bu kamusal ortak alanda güneşten, denizden ve sahilinden yararlanma imkanlarımızın elimizden alınmak istendiği son derece açıktır…

Bütün bir kentin beton yığını haline getirilmesi yetmiyormuş gibi şimdi de sahillerimizi, denizimizi, kamusal haklarımızı daha da betonlaştırmak istemeleri kabul edilemez bir uygulamadır…

Rant sağlamanın ötesinde rant kollayan bu liman projesi ile dünyaya mal olmuş, kentin en gözde, en vazgeçilemez, en kolay erişilebilir, gece gündüz serinlenen, güneşlenen, dinlenilen, eğlenilen, dostça, kardeşçe, serbestçe bir araya gelinen, hepimize ait Konyaaltı sahil şeridini İŞGAL etmek isteyenler bilmelidir ki;

3-500 tekne bahane edilerek milyonların hakları gasp edilemez…

O nedenle Türel Yönetimi ganimet avcılığına son vermelidir…20.09.2017
-
Bültenimize Katılın