Çevre ve Şahircilik Bakanı gerçekleri gizlemekte, kamuoyunu yanıltıcı bilgiler vermektedir. Salda Gölünün cazibesinden ve gösterilen ilgiden yararlanmak üzere,
yapması gereken görevlerini değil,
bu alanın ticarileştirilmesine, çıkar çevrelerinin zenginleşme aracı olarak değerlendirilmesine yarayacak düzenlemeleri savunmaktadır.
O nedenle bir kısım Yeşilova sakini adına
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine
Burdur İli, Yeşilova İlçesi, Salda Gölü ile ilgili
Olarak 31/7/2019 tarihinde yapılacak ve 2019/322457
ihale kayıt numarasıyla 140.496,07 m2
alan için “Millet Bahçesi Genel alt yapı işleri ve Rekreasyon alanları ile
Millet bahçesine ait sosyal donatılar Yapım işi” ihalesinin ve bu ihaleye onay
veren bağlı işlemin YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI VE İPTALİ davası açılmıştır.
Dava dilekçesinde,
".....15/3/2019 tarihinde Resmi Gazete’de
yayınlanan (30715 sayılı) Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle “Özel Çevre Koruma
alanı” ilan edildiği, sonrasında Çevre ve şehircilik Bakanlığı,
Burdur Valiliği Çevre Şehircilik İl müdürlüğü sayfasından 10/07/2019 tarihinde
duyurduğu ilanla alana ilişkin 1/25000 lik 1/5000 lik ve 1/1000 lik uygulama
imar planları yapıldığının öğrenildiği;
Bu planların ve planlara bağlı olarak
yapılan ihale işleminin Sit Alanı olan Salda gölüne zarar vereceği, gölü besleyen su kaynaklarını azaltacağı, yoğun
popülasyonla bölgenin Özel Çevre Koruma alanına hizmet edemeyeceği, SİT alanı
ve Önemli Doğa alanı ile Sulak alan ve önemli kuş alanı olan bölgenin zarar
göreceği, Burdur’un en önemli değerlerinden ve sulak alanlarından
olan Türkiye’de de bilinen Salda gölü üzerine yapılacak bu ihalede, çevresel duyarlılık, kamu yararı, ileride topluma
aktarılacak ekolojik yarar bulunmadığı, ihaleye
konu projelerin nasıl onaylandığının belirsiz olduğu, projeye konu imar planları ise
henüz kesinleşmediği vurgulanmıştır.
İmar Kanununa göre imar planları 30 gün
süresince askıya çıkar ve askıdan indikten sonra kesinleşir. Hatta planlara
itiraz varsa bu itirazlar ilgili kurumlarda görüşülerek itiraz hakkında bir
karar verilir. İtiraz kabul edilirse bu kısım ayrıca ilan edilir. Dolayısıyla
imar planlarının kesinleşmesi bir mevzuata ve prosedüre tabidir ve bu prosedüre
uyulmadan ihaleye çıkmak kanuna aykırıdır.
Ayrıca alan sulak alan olup, mevzuata göre yapılması gereken sulak alanlar
havza planlaması yapılmamış, sulak alanlar yönetmeliğine göre yapılacak projeye
ait ekolojik değerlendirme raporu
mevcut projede yapılmamış olup, ekosisteme ne gibi bir zarar vereceği
araştırılmamıştır. Böylesine önemli bir göl üzerinde ÇED süreci de işletilmeden
(en azından proje için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ÇED gerekip
gerekmediğine dair görüş sorulmalı idi) bu prosedürler de işletilmeden böyle
bir projeye girişmek ve ihaleye çıkmak işin ne kadar ciddiyetsiz yapıldığının
kanıtıdır.
HUKUKİ VE
ÇEVRESEL NEDENLER
KÜRESEL İKLİM
DEĞİŞİMİ VE SU KAYNAKLARINA ETKİSİ
Küresel
iklim değişimi olgusu artık bilim insanları arasında tartışma konusu olmaktan
çıkmış ve neredeyse herkes tarafından kabul edilmektedir. Bu konudaki
tartışmalar artık bu değişimin yıllar itibarıyla iklimi ve küresel ekolojiyi nasıl
etkileyeceğine dönük bilimsel projeksiyonların yapılması ve gerekli tedbirlerin
alınmasına yoğunlaşmış durumdadır.
Küresel ortalama yüzey sıcaklığı,
20. yüzyılın başından günümüze değin yaklaşık olarak 0.8 C° artmıştır.
İklim değişikliği insan yaşamını
daha da etkileyecektir.
Tokyo’da
38.kez toplanan Birleşmiş Milletler Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’ nin
ardından yeni bir rapor yayınlanmıştır. Raporda, “Artan sıcaklıklar
sağlığımızı, evlerimizi, gıdamızı ve güvenliğimizi tehdit ediyor” denildi.
Rapor, Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) küresel
ısınmanın nedenleri, etkileri ve çözümler konusunda yayımladığı ikinci çalışma
olmuştur.
Çalışmada
birinci raporun yayımlandığı 2007′den bu yana küresel ısınmanın etkilerine dair
bilimsel kanıtların neredeyse iki katına ulaştığı
vurgulandı. Raporda, “ısınmanın artan boyutları ağır, yaygın ve gergi
döndürülemez etki olasılığını arttırıyor” denildi.
Rapora
göre, iklim değişikliğinin insan hayatına ve canlılara etkileri kitlesel olacak;
karada sıcaklıklar arttıkça hayvanların, bitkilerin ve diğer türlerin
daha kuzeye, kutuplara doğru harekete geçeceği söyleniyor. Yıllar
ilerledikçe insanların da küresel ısınmadan giderek artan oranda etkileneceği
belirtiliyor.
Mısır,
pirinç ve buğday üretiminin 2050‘ye dek olumsuz etkileneceği ve o zamana
dek 9 milyara ulaşacak dünya nüfusunun gıda talebinin de artacağı tahmin
ediliyor.
Sel
felaketleri ve sıcaklardan kaynaklanan ölümlerin de artacağı vurgulanıyor. Kısa
vadede daha yoksul ülkelerin olumsuz etkileneceği, ancak zengin ülkelerin de bu
olumsuz etkilerden muaf kalamayacağı söyleniyor.
Yayımlanan
rapora göre; son zamanlardaki hava koşullarının yarattığı değişimlere
insanoğlunun adapte olması giderek zorlaşıyor. Kısa sürede kalıcı önlemler
alınmaması durumunda kıyı şeritlerinin sular altında kalması, küresel ısınma,
kuraklık ve aşırı yağışlar sebebiyle kıtlık, iç bölgelerdeki sellerle
şehirlerin zarar görmesi, şiddetli fırtına gibi olağanüstü hava koşulları
dolayısıyla elektrik ve çeşme suyu gibi kanıksanmış hizmetlerin aksaması
gibi sıkıntılar Dünya’yı bekleyen tehlikelerin sadece birkaçı.
Artan
sıcaklıklar dolayısıyla yaşanacak zorluklar da insanların toplu olarak göç
etmelerine sebep olabilecek. İnsanların yanı sıra hayvanlar da iklim
değişikliğinin sonuçlarından payını alıyor; bazı türlerin yok olma
tehlikesi bulunuyor.
Raporun politikacılara
tavsiye niteliği taşıyan bölümünde, sıcaklıkların sanayi devrimi öncesi döneme
göre 2,5 derece yükselmesinin, küresel ekonomide gelirlerin yüzde 0,2-2
arasında erimesine sebep olabileceği ve bunun da birçok sorun yaratabileceği
belirtilmiştir.
Nitekim, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı'nın 2014 yılı bütçe tasarısında,
"Türkiye'deki çölleşme
tehlikesine" dikkat çekildi ve küresel iklim değişikliğine bağlı
olumsuzluklardan en fazla etkilenecek ülkeler arasında bulunduğu tespiti
yapıldı. (http://sgb.ormansu.gov.tr/Strateji/Files/duyuru/maliislem/2014%20Bütçe%20Sunuşu%20(Plan%20Bütçe).pdf)
SALDA
GÖLÜNÜN ÖNEMİ
İhaleye
konu projenin gerçekleştirilmesi
düşünülen alan Salda Gölü ve
havzasında yer almaktadır. Havza olması nedeniyle hem Salda Gölü'nün hem de
havzanın özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir.
|
|
Salda Gölü,
Burdur’un Yeşilova ilçesinin kuzey batısında, ilçe merkezine 4 km. uzaklıkta,
ormanla kaplı tepeler, kayalık araziler ve küçük alüvyonal ovalarla çevrili
hafif tuzlu tektonik bir göldür. Göller bölgesi içindedir. Yüzölçümü yaklaşık
44 km2’dir. 184 metreye varan derinliği ile Türkiye’nin en derin gölüdür. Yer
yer seyrelmiş karaçam ve meşe ormanlarının kapladığı kireçtaşı ve serpantin
yamaçlarla çevrilidir. Kıyısında küçük alüvyal ovalar yer alır. Alan kısmen
tuzlu göl ve etrafındaki dar kıyı şeridinden oluşur. Göl çevresinde plajlar
bulunmaktadır. Gölün güney kıyılarında küçük, tuzlu sulak alanlar bulunur.
Salda
Gölü Burdur ilinin yaklaşık 60 km. batısında yer alır. Türkiye’nin en derin, en
temiz, en berrak özelliklere sahip gölü olarak tanınır. Suyunun temizliği ve
turkuaz rengiyle oluşan güzel manzaranın yanı sıra, güneybatı ve güneydoğu
kıyılarında yer alan küçük kumsallar alanın turizm amaçlı kullanımına imkan
vermektedir. Etrafında az sayıda yerleşim alanı bulunan göl kıyıları yöredeki
en önemli turizm merkezi olarak kullanılmaktadır. Gölün doğusunda Yeşilova ilçesi,
güneybatısında Salda, kuzeybatısında Doğanbaba ve kuzeydoğusunda Kayadibi
köyleri yer almaktadır.
Göl
suyunun terkibinde magnezyum, soda ve kil bulunması bazı cilt hastalıklarının
tedavisinde yararlı sonuçlara sebep olmaktadır. Gölün arka kısmında kalan orman
örtüsü keklik, tavşan, tilki ve yaban domuzuna, göl ise yaban ördeklerine ev
sahipliği yapmaktadır. Salda Gölü
etrafındaki arazilerde dikenli keler, tilki, yaban domuzu, kara tosbağası gibi
memeliler görülmektedir. İç su balıkları açısından önemlidir. Gölde 3 endemik
balık türü yaşamaktadır. Nesli dünya ölçeğinde tehlike altında bulunan Aphanius
anatoliae bu türlerden birisidir. Kış
aylarında önemli sayılarda barındırdığı pasbaş patka ve dik
kuyruk ördek Salda Gölü’nün uluslararası öneme sahip sulak alanlar
içerisinde yer almasını sağlamaktadır. Küçük batağan, bahri, kara boyunlu
batağan, karabatak, büyük ak balıkçıl, gri balıkçıl, yeşilbaş ördek, elmabaş
patka, sakarmeke, karabaş martı gölde görülen diğer su kuşlarındandır. Alan,
kışın büyük sayılarda pasbaş patka ve dikkuyruk barındırır.
Salda Gölü,
bitkiler açısından zengin bir göldür. Alanda 18 bitki çeşidi tespit edilmiştir.
Bunlardan bir tür sığır kuyruğu olan Verbascum dudleyanım ve Verbascum
flabellifolium türlerinin bilinen dünya dağılımları alanın güney kıyılarıyla
sınırlıdır. Bu bitki çeşidi ve endemik türler olmasından dolayı Önemli Doğa Alanı ÖDA olarak
tanımlanmıştır. Tarım ve
günübirlik turizm etkinlikleri alandaki başlıca geçim kaynağını
oluşturmaktadır.Göl 1989’da SİT Alanı ilan edilmiştir. Alana ait Sulak
Koruma Bölgesi Sınırları belirlenmiş olup Ulusal Sulak Alan Komisyonu
tarafından onaylanmıştır .Gölün güney kısmında 12 hektarlık bir
alanda Salda Gölü Tabiat Parkı bulunmaktadır. Salda
Gölü Tabiat Parkı’nın korunması ve yönetiminde ana sorumlu kurum Orman ve Su
İşleri Bakanlığı VI. Bölge Müdürlüğü, Burdur Şube Müdürlüğü’dür.Salda Gölü Sulak Alanı 1. Derece Doğal
Sit alanıdır ve bu bölgeler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Burdur İl Çevre ve
Şehircilik Müdürlüğü’nün de sorumluluk alanındadır. Gölün güney kıyıları Kültür
ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’dir ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da
sorumluluk alanındadır. Gölün güneybatısında kalan alan ise Düden Koruma Alanı
statüsündedir.SALDA Gölü, Önemli Doğa alanlarıdan (ÖDA) olup,
aynı zamanda (ÖTA) Önemli Tatlısu Alanıdır.
Önemli Doğa Alanı" Nedir?
Alan koruma, canlı türlerinin
sağlıklı topluluklar oluşturmaları ve yaşam döngülerini devam ettirmeleri için
gerekli tüm coğrafyanın doğal özellikleri bozulmadan saklanmasını esas alır.
"Önemli Doğa Alanı" (ÖDA) kavramı bu ilkeyi esas alarak doğadaki
canlı türlerinin nesillerini sürdürebilmeleri için özel önem taşıyan
coğrafyaları tanımlar. Bu kavram, canlı türleri ve doğal kaynaklarla birlikte
yeryüzünün en özel doğal alanlarının korunmasını amaçlamaktadır. ODA'lann
en güçlü yanı, uluslararası ölçekte önemli olan alanların işaret etmeleridir.
Bu alanlar, Conservation International, BirdLife International ve Planlife'ın
önderliğinde 15 uzman tarafından geliştirilen bilimsel kriterlere göre
uluslararası öneme sahip olduğu kanıtlanmış alanlardır. (Eken ve ark. 2004).
HUKUKİ DAYANAKLAR
Bu davaya esas dayanılan hukuki metinler aşağıda belirtilmiştir.
A)
ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER
TC.Anayasası madde 90’a
göre Anayasa üstü sayılan sözleşmeler;
Bern Sözleşmesinin 3.maddesinin 1. Fıkrası;
“Her Akit Taraf, yabani flora ve fauna ile doğal
yaşama ortamlarının, bilhassa nesli tehlikeye düşmüş ve düşebilecek
türlerin, özellikle endemik olanlarının ve tehlikeye düşmüş yaşama
ortamlarının, bu Sözleşme hükümlerine uygun olarak muhafazası amacıyla ulusal
politikalarını geliştireceklerdir.”
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin 6.maddesinin a
bendi;
“Biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir
kullanımı için, diğer hususların yanı sıra bu Sözleşme’de yer alan ve ilgili
Akit Taraf için uygun olan tedbirleri yansıtacak ulusal stratejiler, planlar
veya programlar geliştirecek veya mevcut strateji, plan veya programları bu
amaçla uyarlayacaktır”
-Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Doğal
Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi,
-BM İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi,
-Avrupa Konseyi Avrupa Peyzaj
Sözleşmesi,
-Dünya Kültür ve Tabiat Mirasının
Korunması Hakkında Sözleşme,
-Özellikle Su Kuşları Yaşama
Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar
Hakkında Sözleşme
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ,
Madde 2
-Yaşama hakkı
1.
Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır.
Madde 8-Özel
hayatın ve aile hayatının korunması
1. Herkes
özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi
hakkına sahiptir.
AİHS üye devletlere insan hakları konusunda pozitif
yükümlülükler (olumlu edimlerde
bulanma) görevi yüklemektedir.
AİHS'nin amacı sadece ihlal gerçekleştikten
sonra ihlali gidermek değil, tam tersine
AİHS'nin 1. maddesi gereği sözleşmenin ihlalini önlemektir. (Bkz. Klass v Germany App no
5029/71
(ECtHR, 6 September 1978)
B)
ANAYASA
Madde 5 – Devletin temel
amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi
ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Madde 56 – Herkes, sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
ödevidir.
C)ÇEVRE
KANUNU
MADDE-3a) Başta idare, meslek odaları, birlikler
ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve
kirliliğin önlenmesi ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve
belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler.
e) Çevre politikalarının oluşmasında katılım hakkı
esastır. Bakanlık ve yerel yönetimler; meslek odaları, birlikler, sivil toplum
kuruluşları ve vatandaşların çevre hakkını kullanacakları katılım ortamını
yaratmakla yükümlüdür.
Madde 30 – (Değişik: 26/4/2006 –
5491/21 md.) Çevreyi kirleten veya bozan
bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkes ilgili
mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını
veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir.
D)3194
SAYILI İMAR KANUNU
Madde 8 – Planların hazırlanmasında ve
yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur. a) Bölge planları;
sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini,
sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere
hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama
Teşkilatı yapar veya yaptırır. b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama
İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan
kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin
nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır.
Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü
cümle: 12/7/2013-6495/73 md.) Bu planlar
onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde
ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak
ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir.
Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları
belediye meclisi on beş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar. (1)
Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya
ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde
onaylanarak yürürlüğe girer.
(Yeniden düzenleme üçüncü cümle:
12/7/2013-6495/73 md.) Onay tarihinden
itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet
sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan
süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik
itirazları ve planları on beş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.
(1) Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere
tabidir. Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir. İmar
planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye
Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını
kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret
karşılığında
E)2863
SAYILI KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU
Madde 17
– (Değişik: 14/7/2004 - 5226/8 md.)
a) Bir
alanın koruma bölge kurulunca sit olarak ilanı, bu alanda her ölçekteki plân
uygulamasını durdurur. Sit alanının etkileşim-geçiş sahası varsa 1/25.000
ölçekli plân kararları ve notları alanın sit statüsü dikkate alınarak yeniden
gözden geçirilerek ilgili idarelerce onaylanır.
m.17/a-2(Değişik ikinci paragraf:
8/8/2011-KHK-648/42 md.) Koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma
bölge kurulu tarafından üç ay içinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma
şartları belirlenir. Belediyeler, valilikler ve ilgili kurumlar söz konusu
alanda üç yıl içinde koruma amaçlı imar planı hazırlatıp incelenmek ve sonuçlandırılmak
üzere koruma bölge kuruluna vermek zorundadır. Üç yıllık süre içinde
zorunlu nedenlerle plan yapılamadığı takdirde koruma bölge kurulunca gerekçeli
olarak bu süre uzatılabilir. Uzatılan süre içerisinde geçiş dönemi koruma
esasları ve kullanma şartları uygulanır.
m.17/a-11 Koruma bölge kurulunca sit alanı
olarak ilan edilen yerlerde; bu kararın ilanından önce imar mevzuatına ve
onanlı imar plânlarına uygun olarak
alınmış yapı ruhsatı ve eklerine göre subasman
seviyesi tamamlanmış yapıların inşasına devam edilebilir, ancak bu maddenin
(c) bendi uyarınca yapılanma hakkı aktarımını re’sen uygulamaya da ilgili
idareler yetkilidir. Subasman seviyesi
tamamlanmamış yapıların yapı ruhsatları iptal edilir. Kesin yapılanma yasağı
bulunan sit alanlarında bu madde hükümlerinden faydalanılamaz.
F) SULAK ALANLARIN KORUNMASI
YÖNETMELİĞİ
Bu mevzuata göre
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Akılcı kullanım: Sulak
alanların ekolojik
karakteri korunarak gelecek nesillere aktarılmasına imkan sağlayacak sürdürülebilir
şekilde kullanılmasını,
ğ) Ekosistem değerlendirme raporu: Ramsar alanı
ve ulusal öneme haiz olan sulak alanlarda, sulak alanın ekolojik
karakterini katı, sıvı ve gaz atıklar ile olumsuz olarak etkilemesi muhtemel
veya sulak alanın peyzaj değerine zarar verebilecek faaliyetlerin, sulak
alana olan potansiyel etkisinin ortaya konduğu ve alınması gereken önleyici ya
da telafi edici tedbirlerin tadat edildiği, usul ve esasları Bakanlık
tarafından belirlenen ve bunların faaliyet sahibi tarafından taahhüt edildiği
belgeyi,
m) Korunan alan: Hedeflenen koruma maksatlarını
gerçekleştirmek için belirlenen veya düzenlenen ve yönetilen ve coğrafi olarak
tanımlanmış milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, yaban
hayatı geliştirme sahası, yaban hayatı koruma sahası, muhafaza ormanı, gen
koruma ve yönetim alanları, doğal sitler ve özel çevre koruma
bölgelerini,
Koruma
ilkeleri
MADDE 6 – (1) Sulak
alanların korunmasında aşağıdaki ilkelere uyulması zorunludur.
a) Sulak alanların kirletilmemesi, doğal
yapılarının ve ekolojik karakterlerinin korunması zorunludur. Her türlü
arazi ve su kullanım planlamalarında, sulak alanların işlev ve değerlerinin
korunması gözetilir.
b) Sulak alanlarda biyolojik çeşitliliğin
korunması ve geliştirilmesi için ilgili idaresince gerekli tedbirler alınır
veya aldırılır.
c) Sulak alanların koruma kullanma dengesine ve
geliştirilmelerine katkı sağlayacak faaliyetler desteklenir ve teşvik edilir.
ç) Ekolojik karakteri bozulmuş sulak alanların
rehabilitasyonu sağlanır.
d) Kurutulmuş sulak alanların teknik ve ekonomik
olarak uygun olanlarının geri kazanımı için gerekli tedbirler alınır.
e) Sulak alanlarda su kuşları popülasyonlarının
korunmasına ve arttırılmasına itina gösterilir.
f) Havzada yapılacak proje ve faaliyetlerin
sulak alana etkisi dikkate alınır.
g) Sulak
alanların korunması, tescili, planlaması ve yönetiminde 21/3/1983 tarihli ve
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümleri dikkate
alınır.
MADDE 8
– (1) Koruma
bölgeleri içerisinden tabii sulak alanların ekolojik karakterini ve
fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyecek ölçüde yerüstü ve yeraltı suyu
alınamaz, sistemi besleyen
akarsular ile diğer yüzey suların yönleri izinsiz değiştirilemez veya sistemde
su depolanamaz. Sulak alanlardaki su rejimini etkileyebilecek her türlü
faaliyet için planlama aşamasında ulusal öneme haiz sulak alanlar ve Ramsar
Alanlarında Genel Müdürlüğün, mahalli öneme haiz sulak alanlarda ise Bölge
Müdürlüğünün uygun görüşü alınır.
Sürdürülebilir kullanım bölgesi uygulama esasları
MADDE 22 – (1) Sürdürülebilir kullanım bölgesi
uygulama esasları şunlardır;
a) Bu alanlardaki doğal kaynak kullanımlarında
mevcut geleneksel kullanıma devam edilir.
b) Yeni bir faaliyet talep edilmesi durumunda
sulak alan ekosistemine zarar vermemesi şartı ile kullanıma yönetim planında
yer verilebilir.
|
İHALE
İŞLEMİNİN MEVZUATA AYKIRILIKLARI
TESİSİN
KURULMASININ PLANLANDIĞI ALAN Sulak alanları Koruma Yönetmeliği’ne göre korunacak alan kapsamındadır.
Buna göre alanda ekolojik rapor alınmalıdır. Yönetmeliğin 4. Maddesinin Ğ fıkrası
ile 22. Maddesi bunu açıkça belli etmektedir. Yine bu maddeler yapılacak proje
ile ilgili ekosistem değerlendirme raporu alınmasını, 22. Madde ise ‘yönetim planını” ve bu plana aykırı sulak
alana zarar vermemesi koşulunu aramaktadır. Bu iki maddeye de uyulmamıştır, bu
raporlar alınmamış, alanda Yönetim Planı oluşturulmamıştır.
Bu durumda böyle bir projeye onay
verilemez. Kaldı ki proje için gerekli yukarıda bahsedilen Sulak Alanları
Koruma Yönetmeliği’nin maddelerinin hiç birisine uyulmamıştır. Alanda ekolojik
rapor alınmamıştır. Su alanlarının kirletilmemesine ilişkin bir önlem raporu
alınmamıştır. Salda gölünün önemine haiz bir karar Danıştay 14. Dairesinin
bozması üzerine Isparta İdare Mahkemesi tarafından verilmiştir. (Isparta İdare mahkemesi 2018/867 E 2019/723
K 28/5/2019 tar)
İMAR KANUNUNA AYKIRILIKLAR
Yukarıda belirttiğimiz gibi İmar kanununun 8. Maddesi açıktır. Belediye
ya da ilgili kurumca (burada Valilik) planlar uygun şekillerde bir ay süreyle
ilan edilir hükmüne havidir. Koruma uygulama planının askıya çıktığı tarihle
aynı tarihte ihaleye gidilmesi mümkün değildir. Daha plan askıdadır ve
kesinleşmemiştir. Kesinleşmeyen bir idari işlem üzerine bir proje ya da ihale
tesis edilemez. İşlem sadece bu haliyle bile mevzuata aykırıdır.
ALAN DOĞAL SİT ALANIDIR
Sit alanı ilan edilen bölgelere
ait çevre düzeni planları, daha sonra hazırlanacak koruma amaçlı imar planları
bakımından da üst ölçekli plan olarak hüküm ifade edecektir.
Kanun koyucu, sit alanı ilan edilen bölgelere ilişkin varsa, mevcut
1/25000 ölçekli çevre düzeni plan kararlarının ve notlarının bu karar doğrultusunda gözden
geçirilmesi ve ilgili idarelerce onaylanması gerektiğini ifade etmektedir(KTVKK
m.17/a-I). Kanun
koyucunun iradesi, sit alanı ilan edilen alanlarının korunmasında çevre düzeni
planı hükümlerinin ve notlarının da sit statüsüne uygun hale getirilmesi yönündedir.
Salda bölgesinde mevcut SİT statüsü devam etmesine rağmen, buna göre
plan yapılmamış, önce Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Özel Çevre Koruma Bölgesi
ilan edilmiştir. Ardından bu karara göre planlar yapılmıştır. Kanuna göre
sadece koruma uygulama planları yapılabilir. İptali istenen ihaleye dayanak
olan planlarda da koruma uygulama planı denmesine rağmen, korumadan ziyade bir
özel “PARK” alanı ve bununla yapılaşma getirilmektedir. Bu yapılaşma, SİT’lerle
ilgili 2863 sayılı kanuna aykırıdır.
Korunması gerekli alanı önce sanki koruyormuş gibi Özel Çevre koruma
Alanı ilan edip ardından uygulama planı yapmak ve bu planda koruma kurallarına
uymamak, sulak alan özelliğine dikkat etmemek kanuna aykırıdır.
KORUNAN ALANLARDA YAPILACAK PLANLARA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 6 – (1) Milli park, tabiat
parkları, sulak alanlar ve benzeri
korunan alanlarda yapılacak her tür ve ölçekte planlar aşağıdaki ilkeler
doğrultusunda hazırlanır:
a) Milli parklar, tabiat parkları, sulak alanlar, benzeri
koruma statüsü bulunan diğer alanlarda, kaynak değerlerinin etkin
korunması, devamlılığının sağlanması, koruma-kullanma dengesi gözetilerek arazi
kullanım kararlarının geliştirilmesi, korunan alan ile etkileşim halinde
bulunan yerleşim alanlarının olumsuz etkileri gözetilerek sosyo-ekonomik
faaliyetlerin belirlenmesi için öncelikle
uzun devreli gelişme planı veya yönetim planları hazırlanır.
b) Uzun
devreli gelişme planları Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yapılır veya
yaptırılır. Orman ve Su İşleri Bakanlığınca hazırlanan veya hazırlattırılan
gelişme planlarında Bakanlığın olumlu görüşü alınır, bu görüş dikkate alınarak
Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yürürlüğe konur.
Uzun
devreli gelişme planları hazırlanmadan bu plan ve bağlı olarak İHALE yapılamaz.
|
|
SU
HAVZASI OLARAK BÖLGE
SU
HAVZALARININ KORUNMASI VE
YÖNETİM PLANLARININ HAZIRLANMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
Su
havzalarının korunması ve Havza Yönetim Planlarının hazırlanması
Madde 6 (1) Havza
Yönetim Planları bütün havzalar için, havza koruma eylem planları esas alınarak
Ek-2’de belirtilen usul ve esaslara göre Bakanlıkça hazırlanır.
(2) Havza yönetim planlarında, su
kaynakları ile birlikte tabii mineral içeren suların ve jeotermal su
kaynaklarının da miktar ve kalite olarak korunması ve kullanımının sağlanması
esas alınır.
(3) Bakanlık, yüzeysel sular ve
yeraltı sularının bütüncül bir yaklaşımla miktar, fiziksel, kimyasal ve
ekolojik açısından korunması ve planlanmasına yönelik havza yönetim planlarının
hazırlanması veya hazırlatılması, uygulanması, uygulamaların izlenmesi ve
değerlendirmesini yapmak amacıyla her bir havza için de bu çalışmalara destek
verecek Havza Yönetim Heyeti oluşturur. Havza Yönetim Heyetine, havzanın birden
fazla ili kapsaması durumunda, yüzeysel sular ve yeraltı sularının miktarı,
fiziksel, kimyasal ve ekolojik kalite durumu ile havzaya özgü diğer
hususlar dikkate alınarak Bakanlıkça belirlenecek valilik başkanlık eder.
Heyetler, Su Yönetimi Koordinasyon Kurulu üyelerinin bağlı bulunduğu kurum ve
kuruluşların taşra teşkilatının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin ve sivil
toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşturulur. Heyetlerin teşekkülü,
çalışma usul ve esasları Bakanlıkça belirlenir.
(8)
Hazırlanan havza yönetim planları
Bakanlıkça yayınlanır ve en geç altı yılda bir güncellenir
Havza Yönetim Planı ve havza koruma eylem planları hazırlanmamıştır.
Önemli Doğa Alanları (ÖDA’lar) biyolojik çeşitliliğin
küresel devamlılığına çok önemli destek sağlayan alanlardır.
Salda gölü
ekosistemi sahip olduğu özellikler ile uluslararası A1 ve B2 kriterlerine
uymaktadır. Gölün mutlak koruma bandı ve yakın mesafe koruma bandı (300+700)
1 km SİT statüsündedir.
|
Proje tamamı ÇED Yönetmeliği Ek-5 'duyarlı yöreler'
kapsamında kaldığından, projenin tümü (Genel alt
yapı işleri ve Rekreasyon alanları ile Millet bahçesine ait sosyal donatılar
Yapım işi) entegre
olup, ÇED sürecine dahil edilmeleri gerekir. En azından pproje, Çevre kanunu 9.
Maddeye göre ÇED gerekip gerekmediği hususunda planlamadan önce Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bu konuda bir görüş belirtmeli ve projeye ilişkin ÇED
gerekip gerekmediğini değerlendirmeliydi. Bu yapılmadan ihaleye çıkılamaz.
SALDA Gölü’nün mevcut ekolojik yapısının
devamlılığının sağlanabilmesi ve biyoçeşitliliğin dengeli bir şekilde
sürdürülebilmesi için gölü besleyen yer üstü ve yer altı sularında azalma
olmaması hayati önem taşımaktadır.
Eğer yapılması planlanan Milet Bahçesi ve
bağlı kullanımlarla göle su girişi
azalır ise hem gölün oksjen düzeyi düşer hem de azalan suya paralel olarak
gölde kirlenme (ötrofikasyon) meydana gelir.
Ayrıca göle yeterince
tatlı su girişi olmalı ki göldeki oksijen ve besin dengesi korunabilsin.
Düden
(Salda) deresi, üzerinde gölet olmayan ve dolayısıyla Salda Gölü’ne devamlı su
taşıyan tek akarsu olarak belirtilmektedir. Salda Gölü’ne ulaşan diğer
akarsulardan Doğanbaba Çayı üzerine Doğanbaba Göleti (gölün kuzeybatısında),
Değirmenderesi üzerinde Yeşilova Göleti (gölün güneydoğusunda) bulunmaktadır
Salda
üzerinde biri yapılmış diğeri yapılacak olan 2 gölet gözükmektedir. Mevsimsel
olarak akış gösteren Köpekçayı, Karanlıkdere, Kuruçay ve Kayadibi gibi derelerin
bir kısmı yaz aylarında tamamen kururken bazıları da oldukça az akıyor. Dereler
aynı zamanda tarımsal amaçlı sulamada da kullanılmaktadır.
Resimde Salda mahallesinin hemen kuzeyinde bulunan beyaz alan ihaleye çıkarılmaktadır.
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi bu ihaleye ilişkin proje mevzuata uygun
değildir.
Çevre hukukunda uygulanan
“ihtiyat ilkesi”
Precautionary
Principle)Belirsizlik
prensibi; çevre ve insan sağlığı ve güvenliğinin korunmasında uzun yıllardır
kullanılan bir prensip. Avrupa Birliği’nde de çeşitli davalarda kullanılmıştır.
Çevre ve kamusal sağlık alanında mücadele edenler yıllardır, sebep-sonuç
(illiyet bağı) ilişkisinde bilimsel belirsizliğin bulunduğu durumlarda çevre ve
kamusal sağlığı korumak için, çareler bulmak için uğraştılar. Bilimsel ispat
yükü, bu mücadelenin önünde çok büyük bir engel teşkil etti.
Belirsiz riskler, olgunun
karmaşıklığından kaynaklanan öngörülemezlikten kaynaklanır. Bunlara yeni üretilen
kimyasallar veya genetiği değiştirilmiş ürünler veya karbon salınımı gibi
olgular sebep olabilir. Bu durumda sebepler ve sonuçlar arasındaki karmaşık
ilişkiler, sonucun ne olacağının tahminini olanaksız kılmasa da çok
zorlaştırabilir. Belirsizlik ve risk iç içedir.
Ek
bilgi belirsizliği giderilebiliyorsa, belirsizlik durumu yoktur. Temel bilgi
yetersizliği, belirsizliğin esasıdır. Bilimin sonuca ulaşmayı engelleyen
kesin kanıtların olmadığının kabulü belirsizlik (ihtiyat) prensibinin
geliştirilmesine sebep olmuştur.
|
|
İhtiyat ilkesinin uygulanmasında
takip edilecek yöntem şöyledir: Olası tehlike veya problemin tanımlanması ve
anlaşılması, bilinen ve bilinmeyenlerin ortaya konması, ürün veya faaliyetin
alternatiflerinin belirlenmesi, izlenecek yolun belirlenmesi ve izleme. Belirli
bir faaliyetin etkileri biliniyorsa, söz konusu olan ihtiyat ilkesinin
uygulanması değil, önleme veya kontrol tedbirlerinin alınmasıdır.
Olası
zarar riskinin yüksek olduğu durumlarda ve çok ciddi veya geri dönülmez zarar
riskinin yüksek olduğu durumlarda ihtiyat ilkesine başvurulabilir.
|
Bu büyüklükte bir Parkın, Salda Gölü'nün mevcut durumu da dikkate
alındığında, yıkıcı sonuçlarının olabileceği çok açıktır. Sulak alanlar ve
akarsular karmaşık ekosistemlerdir ve Dünya'da bu sistemleri daha iyi
anlayabilmek için bilimsel çalışmalar sürmektedir. Kısaca bilimsel
belirsizlik de söz konusudur.
RAMSAR sözleşmesine göre sulak alan tespitinde bulunması
gereken uzmanların uzmanlık alanları şöyledir: m.2/2, “Liste için sulak alanların seçimi onların ekoloji, botanik, zooloji, limnoloji ve
hidroloji yönlerinden uluslararası önemlerine göre yapılmalıdır. Hangi
mevsimde olursa olsun, su kuşları için uluslararası öneme sahip sulak alanlar
öncelikle dahil edilmelidir.”
|
Ramsar Sözleşmesi’nin sulak
alanların seçiminde öngördüğü ekoloji, botanik, zooloji, limnoloji ve
ornitoloji gibi bilim dallarında uzman kişilere yer vermiştir. Doğal olarak
sulak alanların korunması için sulak alanlarda veya yakınında yapılacak
tesisler için hazırlanan ekoloji raporlarında da bu disiplinlere mensup kişiler
olmalıdır ama ihaleye konu projede hiçbir rapor mevcut değildir.
Salda Gölüyle ilgili
uzun yıllardır araştırmalar yapan Türkiye’nin önemli göl ve sulak alan
uzmanlarından Yard. Doç. Dr. Erol Kesici, konuyla ilgili basında dikkat çekici uyarılarda bulundu. Süleyman
Demirel Üniversitesi (SDÜ) Eğirdir Su Ürünleri Fak. Emekli Öğretim Üyesi ve
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Kurulu Üyesi Kesici, Salda
Gölü’nün millet bahçesi değil, bir dünya bahçesi olduğunun altını çizerek, “Burası bir dünya mirası. Bunu
sağlayan özelliği ise doğal yapısıdır. Salda Gölü’ne güzelliğini ve rengini
veren yapı, göldeki hidromanyezit oluşumlar. Özellikle Beyaz Adalar olarak
adlandırılan bölgede yoğunlaşan karnabahar görünümlü bu oluşumlar göl için
yaşamsal önemdedir. Ancak bilinçsizce üzerine basılıp geçilen bu yapılar
aslında biyomineral dediğimiz canlı oluşumlar. Adı üstünde: “Biyomineral!” Yani
canlı demek. Bir böceğin üzerine basıp öldürmekle Salda Gölü’ndeki bu
biyominerallerin üzerine basıp öldürmek arasında bir fark yok. İkisi de canlı
çünkü” diye konuştu.
Salda Gölü kıyısında ayrıca endemik bitki türlerinin bulunduğuna
da dikkat çeken Kesici, inşaat faaliyetleriyle bu türlerin de yok olacağını
belirterek şöyle konuştu: “Evet, Salda Gölü’ne insanlar
gelsinler, bu doğal güzellikleri görüp yararlansınlar ama bu mutlaka denetimli
ve kontrollü bir şekilde sağlanmalı. Alanın taşıma kapasitesine göre yapılmalı
bu işler. Her zaman söylüyoruz; Pamukkale neyse Salda Gölü de odur.
Pamukkale’deki beyaz travertenler için bugün gösterilen özen eskiden yoktu.
Alan kararmaya başladıktan sonra farkına varıldı. Salda Gölü de aynı şekilde
kararabilir. Bırakın millet bahçesini hiç bir bahçe yapılmamalı buraya. Bakın
dünyaya mal olmuş bir doğal mirastan bahsediyoruz. Dünyada iki noktada böylesi
bir oluşum var. Böylesi bir alana millet bahçesi yapmanın amacı nedir? Millet
bahçesi yapmakla buraya daha fazla turist çekemezsiniz. ZATEN SALDA GÖLÜ
ÇEVRESİNDE ALABİLDİĞİNE İŞGAL SÖZ KONUSU"
Geçtiğimiz yıllarda
Salda Gölü’nde dalgıçlarla yaptıkları inceleme sırasında, göldeki tatlı su
süngerlerinin ve planktonların giderek azaldığını gözlemlediklerini kaydeden
Kesici, “Bu yapılar kendiliğinden
oluşmuyor. Gölün çevresinde bunu etkileyen bazı unsurlar var. Eğer biz biyoloji
bilimine inanıyorsak, bu beyaz yapıları kaybedeceğiz. Dokunurken bile özenle
davranılması gereken bir alana millet bahçesi yapmanın ne tür bir getirisi
olacak bize bunu söylesinler. Zaten Salda Gölü çevresinde alabildiğine bir
işgal söz konusu. Bu işgale son verilip alanın düzenlenmesi gerekirken üzerine
bir de millet bahçesi yapmak kabul edilebilir değil” görüşünü
dile getirdi.
"BEYAZ KUMSALLAR IŞIK
ALMAZSA ÇOĞALAMAZ, ÜZERİNİ KAPATMAYIN"
Türkiye’de Özel Çevre
Koruma (ÖÇK) alanlarının doğru dürüst korunamadığını savunan Kesici, millet
bahçesi projesi kapsamında alanda yapılması düşünülen ahşap yürüyüş alanlarının
da göl kıyısındaki hidromanyezit oluşumlara zarar vereceğini söyledi. Beyaz
kumsalların ışık alması gerektiğini dile getiren Kesici, “Bu oluşumların varlığını
sürdürebilmeleri için ışık almaları da gerekiyor. Üzerleri kapatılırsa
çoğalamazlar. Karnabahar görünümlü oluşumların en yoğun olduğu alan Salda
Deresi’nin göle döküldüğü bölge. Bu dereye zaten bir gölet yapıldı daha önce.
Şimdi de kıyıdaki yapılaşmalarla son darbeyi vuracaklar. Biz insanların bu tür
doğal alanlardan yararlanmalarına elbette karşı değiliz ama bunun bir kuralı
olmalı. Ekoloji ile ekonomi yan yana geldiğinde önceliğimiz ekoloji olmalı.
Çünkü önceliği ekolojiye vermez isek ekonomik olarak da kaybedeceğiz”
uyarılarında bulundu.
Yukarıda açıklanan bilimsel
görüşler, ulusal ve uluslararası yasal mevzuat çerçevesinde görüleceği üzere
yapılan ihale hukuka aykırıdır. Yasal altlığı oluşmadan, (uygulama imar planı
onayı, mimari statik tesisat projeleri ve detaylarının onaylanması, yönetim
planının yasal belge haline dönüştürülmesi, inşaat ruhsatının alınmamış olması
vb. gibi) eksikliklerle ihale yapılması en başta ihale kanununa ve ilgili
mevzuata aykırıdır.
Kaldı
ki ; ihale nedeni (Millet Bahçesi, ve Millet Bahçesine ait sosyal donatılar
inşaatları ile alt yapı ve çevre düzenlemesi işi Millet Bahçesi’nin tanımına ve
amaçlarına uymamaktadır.
Bakanlıkça
Özel Çevre Koruma Alanı ilanına ilişkin gerekçeleri Genel Özellikler başlığı
altında;
"Salda Gölü, doğallık,
görsellik ve biyolojik çeşitlilik özellikleriyle eşsiz ve etkileyici görünüme
sahip bir alan olduğu, suyun berrak ve turkuaz renkli oluşu, alanı manzara
açısından da eşsiz kıldığı belirtilmektedir “ olarak
belirtilmektedir.
Neden Çevre Koruma Bölgesi başlığı altında da; “Salda Gölü, sosyo-kültürel yaşam bütünlüğünü koruyabilmiş, peyzaj
özellikleri, endemik ve nesli tehlike altındaki türlerin barınma, beslenme ve
üreme gibi hayati gereksinimlerini karşılayabileceği uygun yaşama şartlarına
sahiptir. Alan sulak alan olması nedeniyle de biyolojik çeşitliliğin yüksek
olduğu bir alandır. Bu kapsamda, bölgede 61 familyaya ait 301 sucul ve karasal
bitki türü ile bu türler içinde tehlike sınıfı ve endemizm açısından 20 tür
bulunmaktadır. Jeolojik ve kimyasal özellikleri, barındırmış olduğu endemik
türler ile Önemli Doğa Alanı ve Önemli Kuş Alanı kriterlerini sağlayan
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından koruma altına alınan
kritik türlere ev sahipliği yapan Uluslararası ve Ulusal düzeyde öneme sahip
bir alandır. Bölgede yapılan çalışmalar dünyada Mars gezegeninin yüzey
özelliklerini (magnezyum yüklü beyaz kayalar) taşıyan dünyadaki iki bölgeden
birinin Salda Gölü olduğunu göstermektedir. …….Salda Gölü ve çevresinde sulak
alan, dere, kumul, ibreli orman, ağaçlık, dağ bozkırı, kayalık, tarım gibi
habitatlar mevcuttur. Salda Gölü’nün çevresindeki ibreli orman habitatları doğu
bölümü hariç gölün tüm çevresinde olup kızılçam, karaçam ve boylu ardıçlar saf
ve karışık ormanlar ile yer yer seyrek ormanlardan oluşmaktadır. Göl,
Türkiye’nin en derin gölüdür. Aynı zamanda bazı su kuşu türlerinin belirli
zamanlarda önemli miktardaki populasyonlarını barındırmaktadır.
Salda Gölünün
oldukça temiz, oligotrofik özellikte, az tuzlu ve yüksek alkalinite özellik
göstermesi, gölün biyolojik çeşitliliği ve üretkenliği konusunda belirleyici
etken olup, ekosistem dengesi hala bozulmamış bir göldür. Jeolojik açıdan kapalı bir havza özelliğinde
olması, gölün ekolojik özelliklerini önemli derecede belirlemiştir. Bu özellik
gölün tür çeşitliliğini ve kullanım olanaklarını sınırlandırmakla birlikte;
gölü istilacı ve yabancı türlerden koruyan bir kalkan özelliği de
göstermektedir. …Kara ve gölalanı birlikte değerlendirildiğinde; sahip olduğu
doğal, tarihi ve kültürel değerleri açısından çok önemli bir alandır.” Denilmektedir.
MİLLET BAHÇELERİ KAVRAMI, SALDA GÖLÜ GİBİ ZATEN GÜNCEL
HALİYLE DOĞA HARİKASI OLAN ALANLARDA DEĞİL, RANT UĞRUNA BETONLAŞAN VE BU
NEDENLE NEFES ALAMAYAN YOĞUN ŞEHİR MERKEZLERİNDE, NEFES ALACAK ALANLAR
TASARLAYARAK KAMU YARARI OLUŞTURMAK HEDEFİYLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR. Salda Gölü’nde
Millet Bahçesi düzenlemesi yapmak, alanı güzelleştirip koruyamayacağı gibi
aksine antropojenik (insan faaliyetleri sonucunda meydana gelen) baskıyı
arttıracağından göl üzerinde olumsuz etkilere yol açacaktır. Bu
nedenle Millet Bahçesi yapım amaçlı İhale kararı KAMU YARARINA da aykırı bir
karardır.
İHALE KARARI ÇOK BÜYÜK
YAPILAŞMA GETİRECEK OLUP,
BU YAPILAŞMA GÖLÜN
DOĞAL GÜZELLİĞİNİ VE
YAPISINI BOZACAKTIR.
Salda Gölünde Halen kesinleşmeyen ve
askıda olan Koruma Amaçlı Uygulama İmar Plann rekreasyon kararı getirilen
alanlarda, yapılaşmaya ilişkin emsal E=0.20 olarak belirlenmiştir. yine
plan açıklama raporunda, alanda hangi yapıların yer alacağı belirtilmiş olup;
sızdırmaz fosseptikli tuvaletler, duş, soyunma kabinleri, büfe, satış
birimleri, kafe, oturma alanı, mescit, yönetim birimi, kamping alanları,
karavan alanları bungalov, mutfak, bulaşıkhane, kafe-bar, pastane, lokanta,
çayhane, giriş kontrol birimleri, el sanatları ürünlerinin sergi ve satış
üniteleri çatılı/çatısız piknik masaları vb. yapı ve tesisler ile otopark alanları yer alabileceği
belirtilmiştir.
Yine
Plan Raporunda; “Bu alanlarda önerilecek her türlü yapılaşma, bölgeye özgü
karakter dikkate alınarak gerekli detay ve ölçeklerde kesit, görünüş perspektif
ve üç boyutlu etütler doğrultusunda projelendirilecektir. …” denilmektedir.
Alana
ilişkin kentsel tasarım projeleri ve uygulama projeleri hazırlanmadan ihaleye
çıkılmıştır. İhaleye çıkılan alan 140.496 m2.’dir. E=0.20 emsal ile alana, açık
alan düzenlemeleri hariç 28100 m2 kapalı alan yapılabilecektir ki Özel Çevre
Koruma Alanı ilan edilen bu alan için çok yoğun bir yapılaşmadır. Bu yoğun yapılaşma ve dolayısı ile burayı
kullanacak olan insan yoğunluğu; Su Kuşları Yaşama Ortamı olarak Uluslararası
öneme sahip Salda Gölü Çevresindeki Ekosistem, flora ve fauna büyük zarar
görecektir.
Dava konusu ihale kararı
ile ender bir ekosisteme ve habitata sahip göl ve çevresi kirlenecek, geri
dönüşümü imkansız zarara uğrayacaktır ve karar açıkça hukuka aykırıdır....
hukuka aykırılığı açık olan ve idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç
veya imkansız zararların doğmasına sebep olacağından Bakanlıkça yapılacak olan
31/7/2019 tarih ve 2019/322457 ihale kayıt numarasıyla 140.496,07 m2 alan için “Millet Bahçesi Genel
alt yapı işleri ve Rekreasyon alanları ile Millet bahçesine ait sosyal donatılar
Yapım işi” ihalesinin ve bu kararı uygun bulan Bakanlık işleminin YÜRÜTMESİNİN
DURDURULMASI’ na akabinde mevzuata aykırı
olan işlemlerin İPTALİ ne karar verilmesi............ " istenmiştir.
Av. Tuncay Koç
Av.Mustafa Şahin
Av.Münip Ermiş
Hiç yorum yok:
Yaz yorum