1 Mart 2018 Perşembe

SUÇLU MU ARIYORSUNUZ ? (4)

Posted by   on

ANTALYA BÜYÜKŞEHİR YÖNETİMİNİN  KANUNA  KARŞI HİLESİ...
Türel Yönetiminin kente karşı işlediği suçlara her geçen gün yenileri eklenmeye devam ediyor…  

 

Son olarak 12.01.2018 günlü 112,113,114 no’lu Meclis kararları da ortaya koydu ki Türel yönetimi tam anlamıyla makarasından boşalmış durumdadır…

Bilindiği gibi rüya projenin rüyalarından biri de Boğaçayı dere yatağının içinde marina yapmaktı. Bu amaçla 15.04.2016 tarih ve 440 sayılı meclis kararı ile “yat limanı ve geri sahası kentsel prestij alanı (Özel planlama alanı) adı altında marina yapmayı düşünülen dere yatağının kara ile bağlantılı bölümünde “Yat limanı ve Yat limanı hizmetlerinin sağlandığı, turizm amaçlı (yeme içme tesisleri, alış veriş merkezleri, haberleşme ve ulaştırmaya yönelik üniteler, danışma enformasyon ve banka hizmetleri konaklama üniteleri, ofis binaları ) fonksiyonlar ve her türlü spor aktiviteleri ve organizasyonlarının yapılmasına yönelik spor tesisleri gibi fonksiyonlar imar planına işlemişti.

Ancak kent dinamiklerinin bilimsel destekli yoğun muhalefeti ve karşı duruşları sonucunda dere yatağında liman yapılmasından vazgeçilmişti.

Bu gelişmeye karşın Antalya Büyükşehir Belediyesi yönetimi bu alana yeni bir fonksiyon daha, “konut fonksiyonu” ekledi…

Konu ile ilgili 12.01.2018 günlü meclis kararlarında “ …  Boğaçayı projesinde kentsel tasarım projeleri dahilinde Özel Proje Alanı içerisinde yapılması planlanana marinanın geri sahasının yetersiz olması, taşkın, sediment kontrolü, içme suyu kalitesi deniz deşarjı vb. hususlar açısından uygunsuz olması ve sivil toplum kuruluşları ile yapılan toplantılar sonucunda marina yapılmasından vazgeçildiğinden; özel proje alanına ilişkin avan projelere müellifi tarafından konut fonksiyonları eklenmek istendiğinden,  Konyaaltı Belediyesi sınırları içerisinde Muhasara bölgesinde yer alan ÖPA olarak belirlenen bu alanda…” 1/1000, 1/5000, 1/25000 ölçekli nazım imar planlarına, plan hükmü değişiklikleri ayrı ayrı kabul edilerek plan notu değişikliğine gidildiği belirtilmektedir.

Öncelikle belirtmeliyiz ki bu plan hükmü değişiklikleri proje müellifinin marifeti gibiymiş gibi yansıtılsa da bunun vebali Konyaaltı Belediyesi ve Türel Yönetiminin sorumluluğundadır. Zira bu durum Kıyı Kanununun açıkça ihlalidir. Aynı zamanda kanuna karşı uygulanan bir hiledir.  
Çünkü 2016 yılında Boğaçayı kıyısında öngörülen yapılaşma, resimde görülen ve uygulanmasından vazgeçilen dere yatağı içinde yapılması planlanan marina ile ilişkilendirilen marina hizmetleri ile ilgili yapılaşmalardır. Zaten yasal düzenlemeler başka türlü yapılaşmaya imkan tanımamaktadır.

Kıyı kanunda 6. Madde hangi istisnai durumlarda kıyılarda yapılaşmanın söz konusu olabileceğini hüküm altına almıştır. İptal edilen, yapımından vazgeçilen dere yatağı içindeki marina bağlantılı, bu amaca özgülenen yapıların artık plana işlenme nedeni ortadan kalkmasına ve bu nedenle plan hükümleri geçersiz hale gelmesine karşın; bu maddi gerçeklik yokmuş gibi davranmak ve geçerli olsaydı bile eklenemeyecek olan konut fonksiyonunu plana işlemek gemi azıya almaktan başka bir tarifte bulunulmasını zorlaştırmaktadır. .   

Kıyı kanununun amacının bir kez daha hatırlanmasında sayısız yarar bulunmaktadır.
Madde 1 – Bu Kanun, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir.

Hiç kuşku duyulmamalıdır ki yasal düzenlemelere karşın kente karşı işlenen bu suçlar, planına işlemekle, yasallık kılıfı sağlamakla meşruiyet kazanmamaktadır… Dere kıyısında ve niteliği itibariyle sahipsiz sayılan, devletin hüküm ve tasarrufunda olan kamusal bir alanda özel mülkiyet ilişkilerini yerleştirmek, 0.80 emsal konut fonksiyonu eklenerek amacı dışında yapılaşmaya açmak; üstelik taşkın alanının bitişiğinde, statüsü, zemin koşulları, neden olacağı yoğunluk ve risklerine karşın böyle bir operasyona ortak olmak; çıkar ilişkilerinin ve çıkar beklentilerinin yerel yöneticilerimizin gözlerini ve akıllarını nasıl da bürüdüğünü ve berhava edildiklerini ortaya koyan yeni bir örnek olmuştur… 

Şurası açık ki dere, tepe, deniz, toplum demeyen fütursuz bir saldırı altındayız…
O nedenle yerleşim alanlarımıza, kentlerimize sahip çıkmak hepimizin yurttaşlık görevidir. Demokratik tepkilerimizi ortaya koymadan, yasal ve evrensel haklarımızı kullanmadan,
yaşam alanlarını kayıtsız şartsız paraya pula tahvil etmek isteyenlerin neden oldukları bütün bu insan ve doğa kıyımlarına son veremeyiz…

Suçlu mu arıyorsunuz ? devam edecek...




Hiç yorum yok:
Yaz yorum

-
Bültenimize Katılın