23 Ocak 2022 Pazar

KIRCAMİ REFERANDUMU

Posted by   on

Antalya’nın kentsel planlamasında ilginç bir gelişme daha yaşandı. Muratpaşa Belediyesi Yönetiminin önerisi ve Meclisinde bulunan 4 partinin mutabakatı ile Kırcami planlaması  için Evet/Hayır seçenekleri ile sınırlı bir referandum yapıldı.

Yapılan açıklamada, “‘Evet’ denilmesi halinde geçtiğimiz aylarda İdare Mahkemesince iptal edilen 1/1000 ölçekli uygulama planı, ana esasları üzerinden yeniden yürürlüğe sokulacak; hak sahiplerinin yüzde 40’lık zayiatla inşaat hakları korunacak ve parselasyon planında hisse çözümü mümkün olacak. “Hayır” denilir ise yeni bir planlama süreci gündeme gelecek. Zayiat oranı yüzde 45’e kadar çıkabilecek. Bölgedeki mevcut parselasyon yok sayılacak ve kadastro parsellerine dönüş yaşanacak.” denildi.  

Oylama sonucunda katılanların % 87 oranında mülk sahibi evet dedi. Böylece mahkemece iptal edilmesine karşın, 1/1000 ölçekli imar planının esas itibariyle aynen uygulanmasına karar verilmiş oldu. Seçeneklerin sunumundan da belli olacağı üzere Muratpaşa Belediyesi Yönetimi bu sonuçtan güç ve destek aldığını belirterek, kamuoyuna açıklanmayan rötuşlarla aynı planı Büyükşehir Belediyesine onaylanmak üzere gönderdi.

Bu gelişmelerin ilginçliği birkaç nedene dayanıyor. 

İlki Mahkemece ortaya konulan yanlış uygulamanın ve plan hiyerarşisinin kabul edilmek istenmemesi. Bu durumda Büyükşehir Belediyesine gönderilen son plan da yargıya intikali halinde esasa girilmeden yine iptal edilecek demektir. 

İkincisi, ilk kez 1980 yılında kent planında tanımlanan bu bölgenin 40 yılı aşmasına karşın halen sonuç almaya elverişli ve bağlayıcı olmayan yol ve yöntemlerle hareket edilmeye devam edilmesidir.  

Üçüncüsü, söz konusu alanın ekolojik, kültürel/tarihsel değerlerinin yok edilerek bugünlere gelinmesine karşın, korunması gereken değerlere göre değil, onu yok eden yapılaşma ve planlama yaklaşımlarına göre hareket edilmesinde ısrar edilmesidir.    

Dördüncüsü, referandum öncesinde yeni plan yapılması halinde güncel yönetmeliklere göre hak sahiplerine sağlanan avantajlara yönelik bilgilendirmelerin yapılmamış olmasıdır.  

Ve nihayet, kentin herhangi bir parçasının sahip olduğu değerleri ve konumu itibariyle, yalnızca o parçada yaşayanların değil, bütün bir kenti yakından ilgilendiriyor olması nedeniyle, kent dinamiklerinin tartışma/öneri ve karar süreçlerine yeterince katılımlarının sağlanmamış olmasıdır.


Hiç kuşku yok ki ateş öncelikle düştüğü yeri yakıyor. Bu bölgede yaşayan kentliler başta olmak üzere,  dolaylı veya dolaysız olarak bütün kentsel yaşam, kentin orta yerinde kalan bu bölgenin alt yapı, ulaşım, yerleşim planlaması eksikliğinden dolayı ortaya çıkan sorunların mağdurları durumundadırlar.    
Bu alanın fiziki kullanımı, sahip olduğu değerlerinin gereğince korunmaması, yöre sakinlerinin kamusal imkanlardan yararlanamaması ve kentin bütününü rahatlatacak düzenlemelerin hayata geçirilememesine bağlı olarak, yaşanmakta olan tartışmalar da göstermiştir ki, konu tamamıyla kamusal haklarımız ile toplumun ortak beklentileri ve ortak ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgilidir.  

Bu süreçte ne yazık ki kamusal çıkarların ve bütüncül yaklaşımın ihmal edilmek istenmesinin acı sonuçları yaşanmaya devam edilmektedir. Bu alanın tasarımında, çevresel değerlerinin kullanımında  ve geleceğe yönelik beklentilerde onlarca yıldır kendini gösteren yanlış yönelimler ve yönlendirmeler, planlama ilkelerine aykırı olarak yörenin özellikleriyle bağdaşmayan tercihlerde ısrar edilmesi yaşanmakta olan olumsuzlukların başlıca nedenleri olmuştur.

O nedenle, Yargı Kararında belirlenen eksikliğin tekrarlanmaması bakımından, Antalya Büyükşehir Belediyesi ile birlikte hareket edilerek planların kademeli birlikteliği ilkesine uygun davranılmalıdır.  
Bu doğrultuda, kayıtsız şartsız rant beklentileri içinde hareket edilmesine karşı duran kent dinamikleri/ilgili meslek örgütleri eleştiri ve önerileriylebu sürece aktif bir şekilde dahil edilmelidir. Yöre sakinlerinin ve tüm kentlilerin kamusal haklarının gözetilmesinin ve korunmasının daha başka sağlıklı ve kalıcı yol ve yöntemi görünmemektedir.  
 

 

KIRCAMİ PLANLAMASINDAKİ GECİKME   


Hatırlamakta yarar vardır, Kırcami tartışmalarının özünde var olan esas neden, Falezlerden bu bölgeye doğru yayılan yüksek ve yoğun yapılaşmaların baskısı ve kayıtsız şartsız elde edilmek istenen rant ekonomisinin etkisidir.


Bir başka deyişle Kırcami’de yaşayan herkes, bir kent sakini olarak, ulaşım, alt yapı gibi her türlü kamusal imkanlardan yararlanmak üzere kentsel düzenlemelere fazlasıyla ihtiyaç duymaktadır. Bu durum kentin bütünün ihtiyacı haline geldiği tartışmadan uzak bir konudur.  


Bir farkla ki bu düzenlemelerle yaratılacak ranttan daha fazla pay alma beklentisini besleyen ekonomik ve siyasi tercihler ile planlama ilkeleri/toplumsal ihtiyaçlar/kamusal çıkarlar arasında sağlanamayan denge/uyum nedeniyle süreç uzamaya devam etmektedir.                                                                                                                                  

Kırcami Bölgesi ilk kez 1980 yılında 1/5000 ve daha sonra 1985 yılında 1/25000 üst ölçekli Nazım İmar Planlarında " Minimum parsel büyüklüğü: 2000 m2, Emsal: 0.10 ve Tarımsal Karakteri Korunacak Yerleşme Alanı" olarak düzenlenmiştir.  

1986 yılından itibaren ise Nazım İmar Planlarında kısmi revizyonlar başlamıştır.                                              

Kentsel yerleşime açılma planı olarak 1996 yılında konut alanı emsalinin 0.80’e çıkarılmak istenmesine karşı açılan iptal davalarıyla da, bugünlere kadar devam eden yargısal süreç başlamıştır.

Antalya’nın hemen bütün uzmanlık kuruluşlarının/meslek odalarının, kentin bütününü ilgilendiren planlama çalışmalarında, bu arada Kırcami planlamasında da, yaşanan olumsuzluklar karşısında, kendilerini taraf olarak görmeleri, gerçekten de takdire şayan, övünülmesi gereken bir tutum olmuştur.                                             

Hiç kuşku yok ki herhangi kişisel bir beklentiden veya etkiden uzakta, herhangi bir bağımlılık ilişkisi içinde olmaksızın  değerlendirildiğinde, her bir kentlinin üzerinde mutabık kalacağı gibi, verimli toprakların, yeşil alanların, su kaynaklarının korunması, kamusal alanların işlevlerine uygun olarak kullanılması, toplumsal yaşama uygun ihtiyaçların ortaya konulması ve geleceğe yönelik planlamanın ayrıcalıksız bir şekilde uygulanması hepimizin ortak beklentileridir.


Planlama ilkelerinin esas amacı da toplumun bu ortak çıkarlarının/ihtiyaçlarının belirlenmesi ve sağlıklı yaşam koşullarının geliştirilmesi doğrultusunda düzenleme yapılmasının sağlanmasıdır.    


Nasıl ki kent dinamikleri, Karaman Çayı ile Çandır Çayı arasındaki 160 hektar tarım alanı (aynı zamanda taşkın sel alanı) Konut Dışı Kentsel Alan ilan edilmesine,  

Çandır Çayı ile Boğaçayı arasındaki 95 hektarlık muhasara bölgesi olarak tanımlanan tarım alanının imara açılmasına,

Varsak bölgesinde toplam 1599 hektar yüzölçümlü tarım bölgesi olan Demirel, Esentepe, Şelale, Menderes, Altıayak ve Zeytinlik Mahallelerinin imara açılmasına,                                                        

Batı Çevre Yolu yapılırken, 280 hektar tarım alanının Karayollarının parası yok diyerek imar uygulaması ile bu alanın daha da genişleyerek tarım dışı kullanımlarının önünün açılmasına,                  

Olimpos antik kentinin dibine kadar yayılan yasa dışı kaçak yapılaşmaların yasallaştırılmasına yarayan bir imar düzenlemesine ve aynı şekilde sulak alan Yamansaz’da, Lara Kumullarında işgalleri koruyan, doğal zenginlik kaynaklarımızı, ortak alanlarımızı heba eden uygulamalara karşı çıkmışsa; 

aynı gerekçelerle Kırcami’nin imara açılması sürecinde de planlama ilkelerine aykırı gelişmelerde tutum alındığını düşünmemek duygusal bir yaklaşım olacaktır.


O nedenle bu alandaki düzenlemelerin gecikmesinin nedeni olarak meslek odalarını lanse etmek doğru bir saptama değildir. 

 

Kırcami bölgesi planlanması sürecine atfedilen “yılan hikayesi”, “kangren”, “kentin kara deliği” gibi nitelendirmelerin esas sorumlularının kabul edilmelidir ki ranttan daha fazla pay alma beklentisi ve bunu besleyen destekleyen siyasi/ekonomik tercihler olmuştur.                                                                                                                                              

 

BAHÇE ARASINDA KAYBOLMAK 


Kimi yerel yöneticilerin, karşı çıkılan olumsuzlukları bertaraf etmek veya birlikte çözüm geliştirmek yerine, meslek odalarını kamu çıkarlarına aykırı gördükleri planlara karşı dava açmamaya ikna etmek için çaba harcamayı tercih etmeleri bu sürecin uzamasının başlıca nedenleri arasında olduğunu görmemek mümkün değildir. 

 

Geçmişten bugüne mahkeme kararları da ortaya koymaktadır ki tartışılan konu öz olarak aynıdır. 

1- planlama ilkeleri ve üst ölçekli planlar dikkate alınmıyor,

2- Kent dinamikleri, uzmanlık kuruluşları, meslek odaları ile işbirliği içine girilmiyor.    

Denilebilir ki bu süreç, yerel yönetimlerin adeta plan hiyerarşisinin ve ilkelerinin etrafından dolanarak sonuç alma girişimleri ile bu gelişmelerin aksini savunmak durumunda bırakılanların mücadele alanı olarak halen devam etmektedir. 


Zira, iptal edilen planlarda ortaya çıktığı gibi, daha yoğun yapılaşmanın, korunması gereken verimli toprak ve su kaynaklarının daha az önemsenmesi sonucunu beraberinde getiriyor olması, bu tartışmanın sürmesine neden olmaktadır.    

İptal nedenlerini ortadan kaldırmak yerine hazırlanan her yeni plan kararlarında “Prestij Proje Alanı”, “0,41-0,80 Aralığında Emsalli Konut Yerleşme Alanı”, “0.80 emsalli Konut Yerleşme Alanı”, “Özel Planlama Alanı”, “Gelişme Konut Alanı” gibi farklı farklı nitelendirmelerle ama esas olarak yoğun yapılaşmalar esas alınmaktan vazgeçilmemiştir.   


Bu doğrultuda ve yargısal engelin ortadan kaldırılması adına, 2007 yılından itibaren ilkin Tarım ve Köy işleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının Kamu Yararı Kararına dayanarak planlama alanı için, “Tarım Dışı Amaçla Kullanılması Uygun” görüşü alınmıştır. 2012 yılında bu kez İl Toprak Koruma Kurulu tarafından Kırcami Bölgesi’nin tarım dışı amaçla kullanımına ilişkin uygunluk görüşü, 2013 yılında ise  Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu uyarınca İçişleri Bakanlığına tekrar başvurularak “Kamu Yararı Kararı” ; aynı yıl Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da planlama alanının “Tarım Dışı Amaçla Kullanılması” nı uygun bulan kararlar alınmıştır. 

Böylece İdare Mahkemelerinde iptal edilen planların yerine aynı nitelikte yeni plan düzenlemelerine dayanak yapılsın diye Merkezi Yönetim/Yerel Yönetim işbirliği sağlanmıştır.


2017 yılında Muratpaşa Belediyesi talebi ve Antalya Büyükşehir Belediyesi onayı ile Kuzey ve Güney Bölgesi olarak Kırcami’nin 2 Bölgesinde, yaklaşık % 40 zayiatla 18. Madde İmar Uygulaması yapılarak hak sahiplerine tapuları dağıtılmıştır.   


Gerçi tapu merasimi nedeniyle Büyükşehir Belediyesi Türel Yönetiminin Muratpaşa Belediyesini devre dışı bırakma hamleleri, bu alanda yürütülen “siyasi parsa kapma” çabalarında ibretlik bir örnek olarak kayda geçtiği; Muratpaşa Belediyesinin de planlama süreci henüz tamamlanmadan bu alanda inşaat ruhsatı vererek bir yandan da yargı üzerinde emrivaki yaratma beklentisi sonuç vermediği görülmüştür.  

Bu bölgenin ilk kentsel yerleşim planıyla başlayan tartışmalardan artık eser kalmamıştır.   
 

Yoğun bitki/ağaç dokusu, narenciye bahçeleri, seralar ve az katlı konut yapılarıyla birlikte sulama amaçlı bir ark sisteminin temel alınması ve buna uygun ana yol ağı sistemi ile düşük yoğunluk ve kullanımı esas alan yapılaşma/imar düzenlemesine yönelik planlama düşüncesi bile fantastik/nostaljik bulunur hale gelmiştir.   


Ancak yine de gerçek ile beklenti arasındaki açılan makas kentsel düzenlemelerde uyulması gereken esasları görmezden gelinmesini haklı kılmıyor. 

 

Israrla tekrarlanan toprak tükendi, tarım bitti. Bu alanın tarım dışı amaçlar için kullanılmasından başka seçenek yok yaklaşımını tek başına ele alarak hareket edilmesi mümkün görülmüyor.

Esas olan Bahçe Arasını, toprağını, suyunu kaybetmemektir. O nedenle bahçe arasında kaybolmadan yol alınmalıdır.    


 

KIRCAMİ PLANLAMASI YENİDEN ELE ALINMALIDIR

 

Konya Bölge İdare Mahkemesi 2. İdare Dava Dairesinin kararında “….. 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında Antalya Merkez yerleşmesi ile havaalanı arasındaki Kırcami Bölgesinin kentsel gelişme alanı olarak belirlendiği, bu bölgeye ilişkin plan kararlarının, dava konusu edilen alanlara planla getirilen yerleşme alanları leke kararlarının, alanın doğal yapısı, gelişme yönü ve büyüklükleri, yer seçimi, alanların özelliği, yasal, yapay ve doğal eşikler, mevcut yerleşimler ve yerleşme alanlarının makraformu göz önünde bulundurularak Danıştay 6.Dairesince iptaline karar verildiği, dolayısıyla planların kademeli birlikteliği ilkesi gereğince üst ölçekli çevre düzeni planı esas alınarak planlama alanını kentsel yerleşime açan dava konusu nazım imar planlarının dayanaksız kaldığı anlaşıldığından Antalya ili Muratpaşa ilçesi Doğuyaka, Topçular, Mehmetçik, Güzeloluk, Zümrütova, Yeşilova, Kırcami, Alan Mahallelerinin tamamı ile Fener Çağlayan Mahallelerinin bir kısmını kapsayan bölgede yapılan dava konusu 1/25000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı revizyonlarında hukuka uyarlılık bulunmadığı” sonucuna ulaşılmıştır.

Bu durumda, öncelikle  1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı hazırlanmalı, kesinleşmeli ve buna göre 1/25.000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı hazırlanmalı ve kesinleşmeli. Ve nihayet bunlara göre 1/1000 ölçekli uygulama imar planı hazırlanmalıdır. 

 
Bir kısım rötuşlarla tekrar Büyükşehir Belediyesine gönderilen 1/1000 ölçekli planın uyumsuzluk göstermemesi gereken 1/5000, 1/25000 ve 1/100000 ölçekli plan dayanakları bulunmamaktadır.  

 

Süreci tersinden işletmenin bir yararı olmadığı gibi, bu amaçla Büyükşehir Belediyesi ve Muratpaşa Belediyesinin kent dinamiklerinin de katılımlarını sağlayarak planlama ilkeleri/kamusal çıkarlar doğrultusunda ortak bir politika belirlemeleri kaçınılmaz görülmektedir.  

Kaldı ki mevcut onaya gönderilen 1/1000 ölçekli plan ile ilgili olarak da uzman çevrelerin itirazları ve eleştirileri bulunmaktadır ki bu planlama ilkeleri açısından hayati öneme sahiptirler. 


“… Kırcami Bölgesi, mevcut durumda da seraların ve konutların iç içe olduğu, dünyada çok az örneği olan bir kent dokusuna sahiptir.”
“..Mevcut planların biçimsel olduğu, Kırcami Bölgesinde yaşayanların sosyo-ekonomik ve demografik özellikleri iyice analiz edilmediği, beklentilerinin yeterince değerlendirilmediği,  2-3 katlı yapıların yer aldığı “Mevcut Yollar, Arıklar” ve dolayısı ile mevcut “Kentsel Teknik Altyapı” göz önüne alınmadan, hiçbir yapılaşma yokmuş gibi bomboş bir arazide ve parselasyon planı üzerinde gösterilerek hiçbir “fiziki veri” dikkate alınmamıştır. ” denilmektedir. 

 

Bu durum Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 4. Maddesine, kadastral durumun işlenmesi, onaylı halihazır haritalar üzerine plan hazırlanması gerektiği düzenlemesine aykırıdır.  


Bunun yanında “Kırcami Bölgesinin Plan Notlarında, Konutlara, Ticaret Alanlarına, Turizm Tesis Alanlarına 0.80 emsal, Kamusal Alanların tümüne 2.00 gibi “Çok Yüksek Yapılaşma Emsali” verilmiş bulunması, öncelikle nüfus ve yapılaşma bakımından kent sakinlerini bunaltıcı bir yoğunluk içinde bırakacak, kent sakinlerinin kamusal açık alanlardan mahrum kalmasına neden olacak niteliktedir.”
 

Planlanmış alanın % 40’ının kamu ortaklık payı ve sosyal donatı alanı olarak gösterilirken, söz konusu  kullanım alanları/zaiyat oranı küçültülürken, yapılaşmasının alabildiğine yoğunlaştırılmak istenmesi planlama ilkelerine çok açık bir aykırılıktır.   

40 – 36 metrelik yolların 18 metreye düşürülerek devam etmesi ulaşım planlaması açısından bir handikap oluşturduğu da açık bir konudur. 

Kaldı ki Büyülşehir Belediyesinde ulaşım master planın üzerinde çalışıldığı bu dönemde, tüm kentle entegre edilmeksizin bu bölgeye özel hazırlanan söz konusu yolların işlevsel olmayacağı, kamu kaynaklarının israfına neden olacağı da ayrı bir tartışma konusudur.

40 yılın sonunda bu bölge için öngörülen tarımsal karakteri korunacak yerleşim; kırsal nitelikli az katlı yapılaşma, narenciye ve özellikle sera kaplı tarım alanları ve arıkları ile korunacak verimli topraklar, yerini 12 katlı binalar, ticari fonksiyonlu kullanımlar ile yoğun nüfusa ve yapılaşmaya bırakacaktır.

Öngörülen yapılaşma ekolojik yapının sürekliliğini, halihazır veya gelişen teknoloji ile uyumlu seracılık faaliyetlerini ve ayrıca su kaynaklarının varlığını tehdit altında bırakmaktadır.    

Bu düzenleme ile 30-40 bin civarındaki mevcut nüfusunun 200 bin lere ulaşacağı tahmin edilmektedir ki, bu durum ve buna uygun alt yapı yatırımların neden olacağı kamusal maliyet, tüm kentlilere ve kente ciddi bir yük ve külfet nedeni olacaktır.  

Yargı kararlarının sonuçları başta olmak üzere, üst planların tamamlanması ve bunlara uygun uygulama planının hayata geçirilmesi zorunluluğu yanında; kent dinamiklerinin ve uzman çevrelerinin itirazları ve eleştirileri göz önüne alındığında onaylanması istenen 1/1000 ölçekli planın hak sahiplerinin ve kentsel düzenlemelere ilişkin kamusal çıkarlarının daha uzun süre sürüncemede kalmaması ve  toprak/beton tercihleri bakımından yeniden ele alınmasında sayısız yarar bulunmaktadır. 

 

 





 

 


1 yorum:
Yaz yorum
  1. Dünyanın hiç bir yerinde olmayan Şehir içinde tarım dayanaklı yazınıza istinaen bir Ziraat Mühendisi olarak yorum yapmayı uygun gördüm .
    Bahsettiğiniz kırcami bölgesi anlattığınız üzere sadece sehrin icinde olmamakla beraber havaalanına cok yakın bir konumda ve su kaynağı olarak kırkgözlerden gelen Organize Sanayi Bölgesini gecen ,Antalya şehrini baştan sona gectikten sonra son 5 km sinde kırcami bölgesine kavuşan ve hangi tür bir tarım icin uygun bir subkaynağı sulama suyudur konuşmak lazımdır. Sondaj suyuna, bölge Sehir ici mahallelerden olustuğu için imkan yoktur. Raporlarda okuduğunuz üzere belirtilmistir.
    Genis çapta ,bütünlük arz eden tarım arazileri yoktur.
    Entansif tarım yapmaya da imkan yoktur .Şehir içinde yeterince ağırmetaller varken kontrollü de olsa insecticides ve pesticides atılması vicdanen ve insan sağlığı açısından sakıncalıdır. Atılmaması durumunda şehirde farklı haşere ve canlıların türemesi kaçınılmaz olabilir.Mevcut insan ve canlıları da riske atabilir.
    Organik tarım ,bu kadar çevresel faktörler yüzünden örnek(havaalanlarının 30-50 km yakınında belge alamazsınız).
    Anlayacağınız Yesil Alan olarak düşünüp savunmasını yaptığınız alanları,tarım alanı olarak tutup hem gün gectikce kalitesiz hava su , toprak yüzünden verim kayıplarından dolayı azalan üreticileri hem bu ürünleri tüketen tüketicileri mağdur etmeyelim.
    Hayırlı bir işe vesile olacaksanız Düden çayı ıslahı ve taskın önlemesi için yatak oluşturulması için çalışabilirsiniz.
    Gezdiğim bütün kasabalarda akmayan çaylara bile ıslah yapan büyük devletimiz, Antalyamız gibi turizm baskentimizin bir küçük çayına ıslahı çok görmez inşallah.Sizlerde vesile olun.
    YEŞİL ALAN sanılan Sehrin ortasındaki TARIM ARAZİlerimizin ıslahı bile yapılmamış ırmaktan sulama yapması beklenmekte
    Anneannemin Babasından kalmış olan tapulu bir arazinin (genel olarak bütün bölgemiz böyledir) vergisi devlete her daim ödenmiş olup hayalperest ve gerçeklerden uzak insanlar tarafından gasp edilmemesini tarafınız aracılığıyla istirham ederim.
    Örnek gösterilen ağaçları da atalarımız dikmistir. en eski halleri fundalık ve makilerdi.
    Teklif, öneri ve makul fikirlere biz Antalyalılar olarak her zaman açığız


    YanıtlaSil

-
Bültenimize Katılın