Gazipaşa,
Kumluca’nın Olympos’una benzer bir şekilde Helenistik zamanlara uzanan bir tarihe
sahip. Her
iki yerleşim de binlerce yıl önce olduğu gibi son zamanlarda zamane
korsanlarının saldırısı altındalar.
Turizm
olanaklarından yararlanma adı altında,
kaçak yapılaşmaları bahane ederek
Olympos antik kentinin bir bölümü imara açılmak istenirken, sessizliği,
temizliği ve doğallığı ile ünlü Gazipaşa sahillerinde ise tatil köyleri yapılaşmalarına
imkan tanınmak üzere…
Egemen
anlayışın “para, para, para” diyerek satılığa çıkarmadığı, el koymadığı ve
özgünlüğünü ortadan kaldırmadığı hemen hemen hiçbir değerimiz kalmadı.
Bilindiği
gibi 1991 yıllında temeli atılıp 1999’da tamamlanan ama uçuş güvenliği olmadığı
için açılamayan Gazipaşa Havalimanı, 2008 yılında Devlet Hava Meydanları
İşletmeleri (DHMİ) tarafından, 25 yıl işletme karşılığında TAV Havalimanları
Holding’e teslim edilmişti.
Havalimanı,
Gazipaşa’nın gelişme ve refah seviyesini yükseltme beklentisinde hep belirleyici
bir rol oynaması istendi. Nitekim, 2010 yılında Uluslararası statüye
kavuşturulmuş bir halde faaliyete başlayan Havalimanı ile birlikte Antalya için
dillendirilen 25 milyon turist hedefinde, Gazipaşa Havalimanına özel bir önem
atfediliyordu.
Gerçi
bu yıllarda ifade edilen turist hedefinin yarısı daha geçen yıl geçilebildi ama
AKP hükümetleri tarafından pompalanan bu büyük hedefler, hesapsız büyük yatırımlarla,
kamusal kaynaklardan yandaş çevrelerine sermaye transferlerine de zemin
hazırlıyordu. Böylece tamamıyla sermaye dünyasının beklentilerini esas alan
politikaları hayata geçirmeleri de mümkün oluyordu. Öngörüsüz, plansız bu atılımların
faturalarını fazlasıyla ödememize karşın Gazipaşa sahillerini betonlaştırma
ısrarı, o dönemlerin bugünlere taşınan angajman ilişkileri ile yakından
ilgilidir.
2012
yılında 4 tane 5 yıldızlı otel yapımı için girişim olduğunu ifade eden CHP’li
Belediye, aynı yılın sonunda, Gazipaşa
sahillerindeki 5 turizm tesisine ayrılan arsasını ihaleye çıkarmıştı. The Green
Park Hotels&Resorts adına 11 milyon TL’ye satın alınan bu yerlerin, 8 bin
Gazipaşalı’ya iş imkanı yaratacağı, turizmi 12 aya yayarak ilçeye katkılar
sağlanacağı duyurulmuştu. İşsizlik, yoksulluk o denli yumuşak karnımızdı ki,
kamusal kaynakların elden çıkarılmasında herhangi bir ilkemiz, politikamız
olmasına gerek yoktu. Yeter ki sermaye dünyasının ilgisini çektiği bir alan olsun,
piyasalaştırılmasında, ticarileştirilmesinde hiçbir kolaylıktan kaçınılmaz hale
gelinmişti.
2014
de Belediye bayrağını devir alan AKP’li Adil Çelik’in de hedefi aynıydı. O da Havaalanı
ile yolcu rekorları kırılacağı, en kısa sürede imar sorunlarını, ormanlık alan sorunlarını
iktidar partisi avantajlarını kullanarak aşacaklarını, böylece 5 büyük otel
grubunun bir an önce yatırıma başlamasını sağlamaları için bütün imkanlarını
seferber ettiklerini açıklıyordu.
Böylece
2019 yılına gelindi. Belediye başkanı yeniden değişmiş, bu kez CHP‘li Mehmet
Ali Yılmaz hedefe koşulmaya başlanmıştı. Pürüzler de büyük ölçüde aşılmış, sıra
planların kesinleştirilmesi aşamasına gelmişti. Bu süreç şaşmaz bir devlet
politikası haline getirilmişti. Partiler değişse de tatil köyü yatırımcılarına servis
edilmek istenen koşullar değişmiyordu. Kullanılan dil ise hep aynı oldu, “Kazanan
Gazipaşa olacak”.Zaten
bu dil, zamane korsanlığının, yöresine göre yerleşim sakinlerini kendisine
itaat etmelerini sağlayan elverişli bir slogan haline getirilmişti.
Bu
sihirli sözcükler, Gazipaşa özelinde olduğu gibi, “herkesin ortak alanı sahilleri,
kamusal kullanımı, tarım arazilerini, yörenin geleneksel dokusunu, korunması
gereken Selinus’u, mağarası, tarihi eserleri ile doğal yapı ve kültürel
varlıklarını, el emeği göz nuru işliklerini, tropikal meyvelerini, yöreye özgü
tarımsal ürünlerini yani topyekün canlı ve cansız bütün varlıklarının önemsenmeden
hareket edilmesini de sağlıyordu.
Böylece
gelinen aşamada olduğu gibi, devasa boyutlarda, adeta tapınaklar gibi
dokunulmazlıklar atfedilerek ve neredeyse bütün bir sahil şeridini tahsis
edecek kadar pervasızca, özel yatırımcılara ayrıcalık sağlanması için tek
açıklama yetiyordu, “Kazanan Gazipaşa olacaktı”
Peki
bu nasıl olacaktı ? Anayasaya ve Kıyı Yasasına aykırı olarak; halkın sahile
geçiş yollarını sınırlayarak; Sahil kullanımının tamamını fiili olarak
yatırımcılara tahsis edilerek; Yatırımcı sermaye gruplarının arsalarını takas
yöntemiyle kıyıda toplayarak; Belediyenin kendi arsalarını ve tarım arazilerini
gözden çıkararak; Sahibinin işine
geldiği gibi hareket ettiği, işine gelmeyeni dışladığı, yalnızca kendi
geleceğini düşünerek çalışanlarını güvencesiz ve ucuz işgücü politikalarına göre istihdam ettiği, canı
istemezse yatırım yapmadığı, küçük esnafı, tarım üreticisini kendine bağımlı
kılacak tatil köyü işletmecilik anlayışı ile mi Gazipaşa kazanacaktı ?
Gerçekten
enine boyuna hesap yapıldı mı ? Gazipaşa, kimin kazancı olacaktı ? Kent
sakinleri kime kazandıracaktı ? Gazipaşa ve sakinleri kazandıracaksa onlara neden söz
hakkı tanınmıyordu ?
Kapalı devre, doldur boşalt turizminin hükümranlığı
altına sokulmak istenen Gazipaşa’nın kumsallarının koruma alanı ve turizm bölgesi ilan edilmesiyle başlayan
planlama sürecinde görüldü ki, imar planları da, parselasyon işlemleri de esas
olarak büyük tatil köylerinin inşası için gerekli şartların oluşturulması için
kullanıldı. Alternatif turizm modelleri tartışma konusu bile yapılmak istenmedi.
Belli
ki merkezi ve yerel yönetimlerde zihinleri ve maddi koşulları bloke eden
egemenlik ilişkileri vardı. Gazipaşa’nın özgün koşulları değil, bu alana göz
diken büyük sermaye gruplarının kendi beklentilerine göre şekillenen bu süreç
onların istediği gibi sonuçlanmalıydı. Nitekim bu durum askıya çıkarılan ve kıyı
kesimini kapsayan düzenlemeler ile Sit Alanındaki (18.madde) uygulamaları ile
iyice açığa çıkmış oldu.
Bu düzenlemelerle, sahip olduğu 3 sahili ve 2 koruma planının Gazipaşalılara
denizden, sahillerinden yararlanma hayallerine son veriliyordu. Bu nedenle bir
kısım duyarlı yurttaş ve Antalya Mimarlar Odası Kahyalar bölgesi 18 uygulaması
ve planlarının iptali için dava açtılar.
Pazarcı
ve Koru sahil planlarını yeniden ele alan yerel yönetimin benzer uygulamalarını
tekrarlaması halinde bu planlara da dava açılacağı duyuruldu.
Dava konusu edilen alanda
bu yöreye özgü ihraç malı muz üretimi yapılıyor. Papaya, avokado, pepino, ejder
meyvesi gibi çeşitli tropikal meyveler yetiştiriliyor.
Bu alanın kıyı kesimi planlanırken tamamen
Turizm Tesis alanı olarak düzenlenmiş ama Turizm Merkezi olarak ele alınan bu
alanda Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunun kararı ile
“Alanya-Kıyı bandında korunabilmiş nitelikli tarım alanlarından olan Kahyalar
kumsalından karayoluna uzanan kesimde, doğal yapının korunarak kontrollü
yapılaşmanın sağlanması amacıyla” 3. Derecede Doğal sit olarak ilan edilmiş
olması görmezden gelinmiş.
Kıyı boyunca getirilen bu yapılaşma ve nüfus yoğunluğu ile
daha önceki pratiklerde görüldüğü gibi son derece hashas ve özellikle zirai faaliyetleri giderek
yok edeceğinden kuşku duyulmamalıdır.
Olumsuzluklar
bunlarla sınrlı değildir. Tüm kıyının turizm alanı olarak planlanması nedeniyle
otel müşterisi olmayanların denizden yaralanma koşulları ortadan kaldırılmış. Sahil
şeridinin ikinci 50 metrelik bölümünün dahi turizm tesislerinin tamamlayıcısı
olarak plan notuna şerh düşülerek bu plan ile yasal düzenlemeler ihlal edilmiş,
halkın çıkarları tamamen bertaraf edilmiştir.
Bütün
bu nedenlerle olsa gerek, düzenleme konusu alanda koruma amaçlı imar planı
yapılmış olmasına ve bu tür planlar yapılırken meslek odaları, uzman kuruluşlar,
STK’lar ve yöre halkı ile birlikte müzakere edilmesi zorunluluğunu getiren
düzenleyici yasa hükümlerine bile uyulmak istenmemiştir.
Zaten,
yapılaşma yoğunluğunun da yapı yüksekliğinin de artırılması bu alanda yapılan
düzenlemenin turizm tesisi sahibine açıkça haksız menfaat temin etmek üzere
hazırlandığını göstermektedir. Parseller belirlenirken baz alınan büyüklüğün
pek çok küçük hisse sahibinin büyük hisseli mülk sahiplerine toprağını satmak
zorunda bırakacak olması, bu alanın adeta büyük turizm tesislerinin siparişi
olarak hazırlandığını ortaya koymaktadır.
Böylece anlaşılmaktadır ki Kundu- Belek –
Kemer hattında yaşandığı gibi Tatil köylerine müşteri olmayanlara Gazipaşa
sahillerinden de yararlanma koşulları bırakılmayacaktır.
Akdeniz sahil şeridinde elde kalan son el
değmemiş sahillerin, eşsiz jeolojik yapısı ve doğal havuzları, ev sahipliği
yaptığı fok balıkları, deniz kaplumbağaları tatil köylerinin insafına, daha
fazla para kazanmaya ayarlı işletmecilik anlayışına teslim edilecektir.
Şurası açık ki yerellerde hakim kılınmak istenen siyaset anlayışı, kent
sakinlerine yerleşim alanlarında oluşturulan ranttan yararlanmak üzere kendilerine
nasıl pay çıkaracaklarına göre saflaşmalarıdır. İstenmektedir ki esas olan ranttır
ve asıl mesele ondan yararlanmak üzere pozisyon alınmasıdır.
Oysa toplumsal olandan yana politikalar ile rant politikaları ters
orantılıdır. Kamuya ait alanlar, toplumsal ihtiyaçlar üzerinden
değerlendirilmeli ve planlanmalıdır. Sorunlarımız yaratılan rant ile
değil, planlama ilkelerinin hayata geçirilmesi ile, dışlananların, söz,
yetki, karar süreçlerinde bizzat yer almaları ile, kamusal zenginlik kaynaklarımızın
kamusal çıkarlarımız doğrultusunda kullanımının sağlanması sayesinde
aşılabilir. Değişim değerinin değil, kullanım değerinin esas alındığı politikaların
geçerliliği belirleyici oldukça oluşacak rant zaten topluma geri dönecektir.
Böylesi bir siyasi tercih, örgütlenme ve mücadele için çaba sarf edilmeden, İçi
doldurulamayan açıklık, katılım, demokrasi söylemleri ile yetinmenin, ufak
hesaplardan uzak kalamamanın, sosyal belediyeciliğin gereklerini yerine
getirmeyip egemen anlayışla ters düşmeyi göze alamamanın geniş halk kesimine,
toplumcu yönetim anlayışına ve doğal olarak tabiat ve kültür varlıklarımızın korunması
mücadelesine hiç bir yararının olmayacağı son derece açıktır.
Evet, kazanan mutlaka Gazipaşa ve sakinleri olmalıdır. Hakkıyla, kendi
emeğinin karşılığını alarak, hiçbir çıkar çevresine bağımlı kılınmadan, kendi
geleceği ve imkanları üzerinde söz hakkını kullanarak.
Kaleminize saglik. Ancak bu kadar güzel anlatilir. BETON ve RANTA HAYIR
YanıtlaSilKaleminize saglik. Ancak bu kadar güzel anlatilir. BETON ve RANTA HAYIR
YanıtlaSil