Böylece hem emperyalist bağımlılıktan medet umanların, hem de yükseklerden atanların kötü yönetim sonuçları kısa bir sürede ortaya çıkmış oldu.
Grafiklerdeki oklar yükseldikçe ve gündelik hayata yansıdıkça sorunun yalnızca tek adam yönetimi olmadığını, sermaye düzeninin ayakta tutulması uğruna bütün bir toplumun nasıl da gözden çıkarılabileceğini, pazarlık konusu yapılabileceğini hep birlikte yaşamaktayız.
Bu yolda, insan ve doğa kıyımı söz konusu olduğunda, manipülasyonun her türlüsü ile toplumu yanıltmak, devlet yapılanmasının ve sivil toplum örgütlerinin tüm unsurlarını tek adama biat kriterlerine göre şekillendirmek başlıca öyküleri olacak.
Ama böyle bir düzene uygun kafalar yetiştirelim derken, eğitimde gözler önüne serdikleri seviyesiz yetersizliklerine, sağlıktan sonra yargıyı dahi ne denli piyasalaştırdıklarına, hayatı yalnızca parası olanlara bahşetmek istediklerinin acı reçetelerine de hep birlikte vakıf olacağız.
Hiçbirimiz bu hayata suçlu veya kötü doğmuyoruz.
Öyle isteniyor ki artık hangi parti, hangi meslek odası, hangi kuruluş bünyesinde olup olmadığımızın pek bir önemi kalmasın.
Doğal olarak seçimler, temsiliyetler, merasimler de tek adam resmiyetinin özüne, kimliğine ters düşmediği sürece görünür kalabileceği kabul edilsin…
Siyasi irade bu minvalde ilerlemek isterken, köken, inanç, cinsiyet demeden, bu ülkenin yarısına yakın seçmeni de çoğulcu olduğunu, despotizm önünde, karşılaşılan sorunlar çevresinde bir araya gelebileceklerinin örneğini ortaya koymuştu.
O nedenle dayanışma içinde olunduğu sürece hiçbir yurttaşın siyaset tacirlerine,
kendi iradelerini ortaya koydukları sürece de hiçbir toplumun kurtarıcı bekleme lüksüne kapılmasına bir mahal bulunmuyor.
Zira yaşam alanlarımıza sahip çıkmaktan, insanca yaşama hakkımızı savunmaktan bir an bile geri durulması, olsa olsa sahip olduğumuz zenginlik kaynaklarını talan etmek isteyen menfaat çevrelerinin işine gelecektir.
Şurası açık ki her toplumun geleceği, kurban olmaya itiraz edenlerin, otorite ve bağnazlığa karşı duranların, çoğulcu, özgürlükçü ve eşitlikçi olmak adına bir araya gelenlerin eseri olmuştur.
O nedenle emeğinin karşılığını alamayan, kendini ifade etmesi ve örgütlenmesi engellenen, sahip olduğu değerleri saldırıya uğrayan, bu acımasız, vahşi sömürü düzenine kurban edilenler her toplumun vazgeçilmez esas gücüdür…
Hiç yorum yok:
Yaz yorum