Daha birkaç ay önce hangi teklife, neden evet diyecekleri hakkında bilgi bekleyenler
bugünlerde nereye sürüklendiklerini anlamış olmalılar…
Resmi kurumlar, resmi ağızlar sınırsız ve teklifsiz bir taarruzla toplumu tek adam anayasasına koşullandırma gayreti içindeler... Promosyonlar, teşvikler, fonlar, kamusal kaynakların kullanımı had safhada ama yine de "evet" argümanları maya tutmuyor...
Kimi kodlar ve referanslar üzerinden ulaşmak istedikleri hedeflerinden vazgeçmedikleri mesajlarını ihmal etmeseler de bunun yeterli olmadığının farkındalar...
Siyasi iktidarın "tek adam" güzellemelerine karşılık Meclis yönetimini, çoğulcu siyaseti, ortak aklı ve aynı zamanda kendi geçmişlerini yerden yere vurmak durumunda kalmaları, her eleştiriyi yalan söylendiği kolaycılığı ile geçiştirmeye kalkmaları maya tutamayacaklarının belli başlı nedenleri...
Kendisi yalan olan bu anayasa teklifinin hayatta karşılığı olamayacağı gün gibi ortada... sanki babalarının çiftliğini yönetecekler de siparişlerinin kabul edilmesini istiyorlar....
Hele hele bugünlere kadar kendilerini vazgeçilmez olarak ilan edenlerin aslında hiç de öyle olmadıklarını itiraf etmek durumunda kalmalarına neden olan Ortadoğu'da, ABD ve Avrupa ülkelerinde yaşanan gelişmeler, acz içinde kalma hallerini içi boş efelenmeler ile üzerini örtme çabaları da gösterdi ki bu referandum esas olarak AKP nin ve RTE nin siyasi ömrünü uzatma referandumudur...
Yüksek yüksek binalardan aşağılara salınan afişlerde boy gösteren yiğitler, reklam panolarını süsleyen milli kahramanlar, ekranların strateji uzmanları yanı başımızda yeniden haritalar çizilirken seyirci mi kalsaydık diyen militarizmin sevdalıları, sonlandırmak durumunda kalınan anlı şanlı Fırat Kalkanı ile BOP liderliğine veda ettiler...
ABD de tutuklanan banka yetkilisi ile 17-25 Aralık defterlerinin de her daim kamburları olarak kalacağı, kendi İstikballeri için bu kamburu taşımaktan imtina edemeyecekleri de mahkeme kayıtlarına geçmiş oldu...
Hak ihlallerine karşı durmak için siyasi parti genel başkanlarının, akademisyenlerin cezaevinde veya dışarda açlık grevlerine başlama çaresizlikleriyle gördük ki, izledikleri yüksek siyasetin ürünleri olarak ölümüne hak arayışları tekrar hayatlarımıza girdi...
Her geçen yıl daha da derinleştirdikleri gelir adaletsizlikleri, hayat pahalılığı, işsizlik, geleceksizlik, güvencesizlik, yargısız infazlar, keyfi yasaklamalar, iltimas sorunlarını tek adam yönetimi olunca da çözemeyeceklerini çok iyi biliyorlar ama esas dertlerinin bu olmadığı çok açık.
Bütün beklentileri hesapsız, denetimsiz, sorumsuz yönetime kavuşmak. Kendilerine karşı olan herkesi, herşeyi bu yolla etkisizleştirerek iktidar da kalmanın yollarını pekiştirmek... Bunu da milli ve dini değerler diye diye sahne alan "abidik gubidik" siyaset anlayışlarının son kozlarını oynadıkları ye kürküm ye anayasası ile yapacaklarını sanıyorlar...
İktidarın artık bu toplumu yönetemez hale geldiği konusunda yandaşları dahil herkes hem fikir.
O nedenle yeni bir ses yükseliyor artık ülkemizde...
Yurttaşlar seslerine ses verilen her yerde yeniden tartışmaya başlıyor kendi meclislerini....
Yerinden yurdundan, işinden gücünden, sevdiklerinden uzaklaştırılmaya, dışlanmaya, dayatmalara, eşitsizliklere, haksızlıklara, savaşa ve sömürüye karşı olmadan ayakta kalamayacağımızı öğrendik sesleri harmanlanarak büyüyor...
16 Nisanda sonuç ne olursa olsun artık biliyoruz ki emeğine, hakkına, özgürlüklerine sahip çıkanlar taşıyacaklar bu ülkeyi aydınlık yarınlara ...
Hiç yorum yok:
Yaz yorum