13 Nisan 2017 Perşembe

Sermaye dünyasının iktidar oyunlarını bozacağız

Posted by   on

Bir yol ayrımındayız… İktidar, tam ortasından ikiye yarılmış topluma nasıl yönetilmek
istediği konusunda tercihini soruyor…

Aslında soru “kırk katır mı kırk satır mı ?” tarzında…
 
Oysa, demokratik sistem veya demokratik yönetim arayışlarında, halkın yönetime katılım kanalları nasıl sağlanmalı sorusuna cevap aranır. Ama bu konu hiçbir aşamada bu haliyle gündeme bile alınmadı....
 
Bununla da yetinilmedi, iktidar hazırladığı anayasa değişikliği teklifine “EVET” tercihinde bulunulmasını sağlama operasyonları gerçekleştirdi. Yurt içinde veya dışında devreye sokulan resmi, özel her türlü girişim ile OHAL uygulamaları da gösterdi ki iktidar kendi çaldı kendi oynadı…
 
İktidarın gizlisi ve acelesi olduğu da her halinden belliydi… Oylamaya sunulan teklif metni kadar, kayıkçı dövüşü halinde sürdürülen kampanyasının üslubu ve tarzı da anti demokratik ve yakışıksızdı...
 
Hiç kuşku yok ki iktidar istediği sonucu aldığı takdirde fiili durum halk tarafından onaylanmış sayılacak.
 
Zaten anayasa değişikliği teklifinin kabulü halinde cumhurbaşkanının hemen partisine kaydolması ve yargı alanına hemen el atmasına yönelik hükümleri sayesinde partili tek adamın güdümlü yargı inşası uygulamaları halkoyu ile resmiyet kazandırılmış olacak…
 
Belki uyku sersemliği ile başlangıçta fark edilmeyecek ama tıpkı OHAL ile daha şimdiden örnekleri yaşanmakta olan yargısız infazların, sınırsız ve denetimsiz bir keyfiyetin olağanlaştığını ve giderek şiddeti ve dışlayıcılığı artan oranda kurumsallaştırıldığını göreceğiz.
 
Geriye pek bir şey kalmamış olsa da hepimizin şimdiye kadar sahip olduğu haklar ve özgürlüklerin kolaylıkla yasa dışı ilan edilebileceklerini, kaybettiklerimizin yokluğunu yaşadıkça daha iyi anlayacağız…
 
Örneğin kıdem tazminatı hakkına hemen el atacaklar. Kamusal işletmeler, ortak alanlar, kamusal kaynaklar eskisinden daha hızlı ve fütursuzca sermaye çevrelerinin tasarrufuna sunulacak. Özel veya resmi kurum ve kuruluşların kapatılıp açılmasını, eğitimin, sağlığın ticarileştirilmesini, iş güvencesini, idarenin işlemlerine karşı itiraz hakkını, mülkiyet hakkını, barınma hakkını, seyahat özgürlüğünü, adil yargılanma hakkını, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü, barış içinde birlikte yaşamak istiyorum diyebilmeyi, sağlıklı çevrede yaşama hakkını, inanç özgürlüğünü, zenginlik kaynaklarından toplumun eşit koşullarda yararlanma hakkını, kadın erkek eşitliğini, kamusal harcamaların nereye yapıldığını öğrenme hakkını, kanunilik ilkesini, haber alma hakkını, internet kullanımını, çocuk haklarını, seçme ve seçilme hakkını ve benzeri bütün haklarımızı ve özgürlüklerimizi, hepimizi etkileyen devlet politikalarını, savaş ilanlarını bile tek adamın iradesine, teveccühüne, insicam ve fıtratına havale etmiş olacağız...
 
Ne siyaseten ne de yargısal olarak denetlenmesi hemen hemen mümkün olamayacak bir havale olacak bu…
 
Partisinin binaları ile devlet dairelerini içindekileriyle birlikte başkana ve başkanın adamlarına emanet edilmesini ve toplumun geri kalanının da onların emirlerine amade olmasını isteyen iktidar belli ki frenleri patlatmış yokuş aşağı giderken nerede duracağını, düşündüklerinin sonucunun nereye varacağını öngöremez bir durumda…
 
İstediğimi söyler, istediğimi yaparım diyenler elbette istemediklerini de işitecekler…
 
İnsanlık tarihi kendini vazgeçilmez sananların nasıl vazgeçildiklerinin yazıldığı bir süreçtir…
 
Ve elbette, bu yol ayrımında ne kırk katır, ne de kırk satır diyeceğiz…
 
Yeni bir yol açarak her türlü keyfiyete, adaletsizliğe, eşitsizliğe, sömürü ve dayatmalara hayır diyenlerle dini, imanı, vatanı para olan sermaye dünyasının iktidar oyunlarını bozacağız....

Hiç yorum yok:
Yaz yorum

-
Bültenimize Katılın