15 temmuz başarısız darbe girişimi ile ortaya çıktı ki siyasetçiler, hukukçular, bürokratlar
hemen hepsi şikeye bulaşmış. Dolayısıyla bütün kurumlarda şike soruşturmaları devam ediyor.
Şike yapanları soruşturanlar da şikeye bulaştığı konusunda kuşku yok. Formül ve anahtar sözcük olarak kullanılan “aldatılmak”, en tepedeki yetkililer için geçerli bir mazeret kabul edilmekte ancak aşağıya doğru etkisini yitirmektedir. Belli ki tepedekiler, duruma göre tepe tepe kullanılacaklar.
Hiç kimse başına ne gelebileceğinden emin değil… mal, mülk, statü, para, pul, iş, güç, hak, hukuk, özgürlükler… kayda değer ne varsa her şey risk altında… Onun için her yer suç mahalli, herkes şüpheli…
Oysa ayakların baş olduğu bir devrim de yaşamadık… Ama derin bir endişe içinde gerçekleştirilen tasfiyede gösteriyor ki esas olarak yurttaşlar aldatılmış ve aldatılmaya da devam ediliyor. Onun için şeytanlaştırma seansları aralıksız devam ediyor. Belli ki bütün bu olup bitenlerin asli faillerinin önemli bir kısmı halen devlet katının en kilit mevkilerinde görevlerine devam ediyorlar. Gelin görün ki ne hesap veren, ne de hesap soran bir ortam, mecal ve niyet yok...
O nedenle çözülen devletin sıfırdan ele alınmasının formülü olarak "Yenikapı sahnesi" kurulması boşuna olmasa gerek… Davul boyunda tokmak başkalarının elinde sahnede olmak nasıl bir siyaset anlayışı bilinmez ama eski hamam eski tas ile, üstelik aynı suda iki kez yıkanılamayacağı biline biline, filmi başa sarmanın, bu milleti bu kadar hor kullanma siyasetini parlatmanın, kimseye bir faydası olmayacağı da çok açık…
Zira bugünlerde yaşadıklarımız yarının dersleri olarak kayda geçmektedir.
Millet iradesi denilen seçimlerin, öğrencisinden devlet memuruna düzenlenen sınavların kılıfına uydurma merasimleri olduğunun,
Devlet kurumları paylaşılarak yönetilmekle kalmayıp her güç odağının kendi hukukuna göre mevzilendiği ve güç topladığının,
Birbirlerinin gücüne muhtaç iken birbirlerini yere göğe sığdıramayanların, aynı zamanda birbirlerinin kuyularını kazmanın hesabını yapmaktan çekinmediklerinin,
Bunların ortak malzemesinin siyasal İslam olduğunun, alnı secdeye değme kriterine göre tercihte bulunduklarının, cemaat, tarikatlar aracılığı ile dinin siyasallaştırılması yoluyla iktidarın nimetlerinden yararlanmak istediklerinin, darbeye kalkışanlar da, darbenin muhatabı olanlar da aynı emperyal güçlerden beslendiğinin,
İcazetsiz, desteksiz, pazarlıksız ve ülkemizin tüm zenginlik kaynaklarını peşkeş çektirmeksizin ayakta duramadıklarının,
Ülkemizi bir iç savaşın eşiğine getirenlerin, Suriye batağına saplanmamıza neden olanların, ekonomik krizin, hayat pahalılığının, işsizliğin ve eşitsiz yaşam koşullarından yararlanmakla kalmayıp daha da derinleştirenlerin ders notları elden ele, dilden dile, omuz omuza çoğalacaktır.
Devleti Anonim şirket gibi yönetenler,
mega projeler adı altında çevre, tarih, kültür düşmanlığı yapanlar,
3. Köprü, 3. Havalimanı gibi yap-işlet-devret modelleriyle, halkın cebinden çıkacak hazine garantisiyle yerli-yabancı sermaye şirketlerini ihya etmeye endeksli yatırım yapanlar,
imam hatip eğitimini kurumsallaştırırken
nükleer santralleri, piyasacı sağlık kampüsleri, otoyolları, arsa teminleri, inşaat sektörü odaklı yandaş sermaye destekçiliği yapanlar, doğal kaynakların, kamusal alanların talanıyla övünenler,
“Türkiye Varlık Yönetim Şirketi A.Ş.” kurarak kamu kaynaklarının hesapsız denetimsiz harcamalarının önünü açanlar, proje bazında desteklenen yatırımlar için sermayeye sınırsız teşvik ve sınırsız muafiyet getirirken, emeği ile geçinenleri güvencesiz ve örgütsüz bir hayata mahkum edenler, unutmamalıdır ki; Tarih kötülüklerden, haksızlıklardan, adaletsizliklerden, iktidar uğruna uygulanan keyfiyetlerden sorulan hesapların tarihidir.
Kendilerini özgürce ifade etmek hakkıyla hukukuyla şerefiyle yaşamak isteyenler, bu yalan,sömürü ve talan siyasetine mutlaka son verecektir.
Hiç yorum yok:
Yaz yorum