SULTAN'ın HAMİDİYE VAKFI
Çeşitli kaynaklar “Hamidiye” isminin Sultan II. Abdülhamid`e atfen kullanıldığını söylemekte. Hamidiye alayları, Hamidiye Kruvazörü, Hamidiye Kaynak suları, Hamidiye ticaret mektepleri, Hamidiye Efdal hastanesi, bunlardan bazıları… …
Bugünlerde Antalya’ da sıkça dillendirilen “Hamidiye” ismi ise, bu kez “kamusal zirai faaliyetler/yeşil alanlar” ile birlikte anılıyor…
II Abdülhamid’in narenciye ilmi ve pratiği ile ilgilenip ilgilenmediği konusunda bir bilgimiz yok. Ama “Hamidiye Vakfı” isimli bir oluşumun hepimizi ilgilendiren narenciye sahasında hayra alamet olmayan bir hamle içinde olduğunu izlemekteyiz.
HAMİDİYE VAKFININ NARENCİYE BAHÇESİNDE NE İŞİ VAR ? **
Basında çıkan haberlere göre, kent merkezinde korunabilen en aktif ve en işlevsel yeşil alanlarımızdan biri olan, 203.713,00 metrekarelik Narenciye Bahçesi, BATEM bünyesinde zirai amaca yönelik kapsamlı bir laboratuvar olarak faaliyet göstermekte iken Demircikara / Muratpaşa, 447 ada 4 parselde da kayıtlı olan 8 adet kagir ev, 4 depo, 2 gübre, 1 fidan ambalaj evine havi bahçe kültürleri istasyonu 7 Haziran 2018 tarihinde Maliye Hazinesi tarafından “Hamidiye” vakfına, Vakıflar kanunu kapsamında tapudan devir edildi.
Bu alan 2. Derecede korunması gereken kültür varlığı olarak ilan edilmiş durumda ve buna ilişkin kayıt da 07.12.1992 tarihi itibariyle tapuya işlenmiş görülmektedir.
Konuyla ilgili olarak Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Maliye Hazinesinin devrettiği bu parsele bitişik 447 ada 3 parseli yine aynı Hamidiye Vakfı adına tapuda tescil ettirdiğini, bu yerlerin öncesinin de zaten bu vakfa ait olduğunu açıkladı.
Hamidiye Vakfının bu iki bitişik parselde ne tür tesisler yapacağı, ne amaçla kullanacağı, Maliye Hazinesinden hangi yasal sürece dayalı olarak 4 no’lu taşınmazı devir aldığı, bu taşınmazın geldilerinin detayı hakkında kamuoyu ile paylaşılan herhangi bir bilgi olmadı.
Aynı şekilde Hamidiye Vakfının kuruluş senedi, faaliyetleri konusunda da kamuoyu ile paylaşılan bir bilgi ve kayıt yok…
HAFİYESİ HAMİDİYE VAKFI
1934 yıllarından bugüne zirai amaçlarla kullanılan bu arazilere yönelik, Maliye Hazinesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün bu “su sızmaz işbirliğinde” ortaya çıktığı gibi, “Hamidiye Vakfı” da ismi ile müsemma, içinde yer aldığı bütün bu operasyonel işlemlerde II Abdülhamit döneminin aktörlerine özgü bir model olarak sahne alması hiç de tesadüf olmasa gerek...
Gizli kapaklı, sessiz sedasız, zamanını kollayarak, angajman ilişkilerini kullanarak, hikmetinden sual olunmaz bir iktidar döneminde ve kılıfına uydurulduğu açıklamalarıyla; Antalya için tartışmasız hayati bir değere haiz olma niteliği kazanmış, paha biçilmez değerdeki narenciye bahçelerinin mülkiyetini üzerine geçirmenin aktörü olmak her kişiliğe uygun olamazdı...
Çünkü toplumsal yarar, kamusal çıkar, arazinin geçmişten bu güne geçirdiği süreç ve işlevselliği ile bilimsellik ve planlama ilkelerine göre konuyu ele alma anlayışının bir kenara bırakılarak, mülkiyeti Maliye Hazinesi üzerindeyken sorgusuz sualsiz tapu kaydının bir vakfa devredilmesi, Antalya için, kent sakinleri için kabul edilemez bir gayri meşruluk, Cumhuriyet ve toplumsal değerlerimizin açıkça aşağılanması anlamına gelmektedir.
Görünürdeki bu sorumluluğu üstlenecek aktörler ise olsa olsa Cumhuriyet dönemini bir parantez olarak değerlendirenlerin yetkili kılındığı çevreler veya kurumlar olabilirdi...
MUHATAP KENT SAKİNLERİDİR, AMA DAHA ÇOK AKIL, İZAN VE BİLİMDİR…
Tapu devrine konu edilen arazide kamusal nitelikte hizmet veren Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (BATEM) faaliyetlerine devam etmektedir. Bu kuruluş “…üretim, laboratuvar, analiz, danışmanlık, deneme ve kontrol, araştırma, eğitim ve yatırım gibi birçok alanda hizmet veriyor. 5 ayrı lokasyonda 2 bin 203 dekar açık, 41 dekar örtü altı üretim merkeziyle sebze, meyve, süs bitkileri, tıbbi ve aromatik bitkiler gibi binlerce çeşit ürün üretiyor. 12 adet laboratuvara sahip olup, ürünlerin kalite standartları ve üretim kapasitelerini kontrol ediyor. Yeni ürünlerin ıslahı, tıbbi ve aromatik bitkiler ve bu bitkilerin kullanıldığı endüstriyel alanlar üzerine ar-ge çalışmalarıyla hem çiftçi hem de tarımsal sanayi açısından bilgi üretiyor....”
TMMOB Ziraat Mühendisleri odası da son gelişmeler üzerine yaptığı açıklamada “.... Demircikara Mahallesi’ndeki Narenciye Bahçesinin bir eğitim ve araştırma merkezi olduğu, avakado, pikan cevizi, Trabzon hurması, nar gibi meyvelerin ve muzun bölgedeki tarımsal faaliyetler içinde yer bulmasını ve yaygınlaşmasını sağladığını, tescilli çok sayıda meyve çeşidine ev sahipliği yapan Enstitünün; genetik materyallerin korunmasının sağlanmasının yanı sıra, bölge çiftçisinin üretimini yaptığı meyvelerle ilgili aşı gözü, fidan gibi damızlık ihtiyacının uygun fiyat ve güvenle karşılanmasını başarı ile yerine getirdiğini, Örtü altı sebzeciliğin gelişmesi ve yaygınlaşması ile ithal hibrit tohumlar yerine yerli tohumculuğun gelişmesi için çalışmalar yürüterek mısır, soya, susam, yer fıstığı, sorgum ve buğday gibi bitkilerde önemli ıslah çalışmaları yaptığını ve yeni çeşitleri ülke tarımına kazandırdığını, BATEM’in, Antalya ile özdeşleşen narenciye ve farklı meyve reçellerini ilk defa yapan ve tanıtan bir merkez olma özelliği yanında öğrencilere, teknik elemanlara, çiftçilere eğitim, araştırmacılara uygulama olanağı veren önemli bir eğitim merkezi....” olduğunu açıkladı ve devamla, “.... Cumhuriyetin ilk dönemlerinden beri tarımsal araştırmalar için kullanılan, tapu kayıtlarında niteliği “Bahçe Kültürleri İstasyonu” olarak belirtilen BATEM`in kullanımındaki arazinin niteliğininin ve kullanış amacını değiştirecek girişimlerden derhal vazgeçilmesi gerektiğini..” talep etti.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü durumun ortaya çıkmasından ve kent dinamiklerinin tepkilerini ortaya koymasından sonra yaptığı açıklamada,
araziyi kullanan (BATEM) adına herhangi bir değişiklik yapılmadığını her şeyin genel müdürlüğün kontrolünde olduğuna ilişkin üstünkörü açıklamasının güven verici bir yanı bulunmamaktadır.
KAZANIMLARINA SAHİP ÇIKAMAYAN YERLEŞİM SAKİNLERİNİN SONU İSTİBDATLA YÖNETİLMEKTİR **
Bilindiği gibi Vakıflar Kanunu, vakıfların kuruluş, faaliyet ve denetimi bakımından geniş yetkilerle donatılmış bir düzenleme. Dostlar alış verişte görsün formalitelerinin yerine getirilmesi sonucunda milli, tarihi, ahlaki, manevi değerleri korumak, yaygınlaştırmak adı altında oluşturulan özellikle iktidara yakın olan cemaatlerin kollandığı ve onlar üzerinde kamusal alanların, kamusal kaynakların devşirilmek istendiği bu dönemde hemen bütün toplumsal değerlerimize el atılmakta olduğu bir sır değildir.
Bu nedenle Demircikara’da Narenciye faaliyetlerinin sürdürüldüğü alanının şu anda 2. Derecede koruma alanı kapsamında olması yeterli bir güvenceye sahip olduğunu göstermemektedir. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne bağlı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonlarına koruma alanlarının derecelerini kolaylıkla değiştirme yetkileri tanındığı da bilinen bir gerçektir.
BATEM’in faaliyet alanı içinde olan bir kısım arazilerinin EXPO 2016 organizasyonu uğruna nasıl heba edildiği ve geri dönüşümünün söz konusu olmadığı da bilinmektedir...
Hamidiye Vakfının talebi olmadan tescil işlemleri yapılamayacağına göre 84 yıl sonra bu araziyi tapuda neden adına tescil ettirdiği, bu araziye yönelik projelerinin ne olduğu kamuoyu ile paylaşılmalıdır… Çünkü, bu bölgenin hem planındaki konumu, hem koruma alanı içinde yer alması ve hem de işlevselliği bakımından tamamiyle kamuoyuna mal olmuş özelliği göz önüne alınarak kent sakinlerinin ve uzmanlık kuruluşlarının detaylı bilgi edinme hakkı yanında, bu alanın mevcut amacına uygun kullanımının sağlanması bakımından, gerekirse hukuksal başvurularda bulunma, demokratik direnme hakkına sahip olduğu tartışmadan uzak bir konudur.
Bu nedenlerle öncelikle Maliye Hazinesinin, vakfa devir ettiği 4 no’lu parselin tapu devri iptal edilmeli BATEM faaliyetlerinin bu alanlarda kesintisiz devam edeceğine ilişkin mülkiyet devri başta olmak üzere, idari ve hukuki güvenceler/şerhler tapuya işlenmesi hakkında TMMOB Ziraat Mühendisleri odasının talebi desteklenmelidir.
Her fırsatta kamusal kaynaklarımıza ve cumhuriyet kazanımlarımıza göz koyan ve tarım politikalarında dışa bağımlılığı dayatan çevrelerin bu tür padişahlık uygulamalarını aratmayan girişimlerine karşı “artık yeter” demek, yaşam alanlarımız için bir araya gelerek harekete geçmek, hepimize düşen ertelenemez bir sorumluluk haline gelmiştir. .
** VAKIFLAR KANUNU;
Amaç
MADDE 1 – Bu Kanun; vakıfların yönetimi, faaliyetleri ve denetimine, yurt içi ve yurt dışındaki taşınır ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının tescili, muhafazası, onarımı ve yaşatılmasına, vakıf varlıklarının ekonomik şekilde işletilmesi ve değerlendirilmesinin sağlanmasına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi (…) (1) amacıyla hazırlanmıştır.
** İSTİBDAT
Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk, despotizm
Hiç yorum yok:
Yaz yorum