14 Nisan 2018 Cumartesi

KENTE VE KENTLİYE SAYGININ GÖSTERGESİ

Posted by   on

“yeşil alanlar”… “ortak alanlar”…
Aşırı sıcaklar yaklaşıyor…Yağan yağmurların sel baskınlarına dönüştüğü mevsim bitti…
Önümüzdeki aylarda gün boyu, gölgenin,
doğal esinti alanlarının arayışı içinde olacağız.


Gerçek şu ki, sel baskınlarının da, sıcaktan fazlasıyla kavrulmamızın da başlıca nedenleri arasında “yeşil alan azlığı”, “betonla, asfaltla, çelik konstrüksiyonlarla ” kuşatılmışlığımız bulunuyor.… 

Plansız, alt yapısız, yeşil alansız yerleşimler hepimizi bunaltıyor… kaliteli yaşam koşullarını ortadan kaldırıyor…

Ağacı yalnızca odun ham maddesi olarak değerlendirenler kalmış mıdır bilinmez ama yeşil alan deyince süs ve görüntü güzelliğinin ötesine geçemeyen, kaldırım kenarlarındaki çimleri, çiçekleri, fidanları, işgal edilen kamusal alanlardan başka yerlere nakil edilen ağaçları bile yeşil alan hesabına dahil etmekle “puan toplayacağını” düşünen yöneticilerimiz olduğunu biliyoruz…
  
YEŞİL ALAN MEVZUATI…

Türkiye’de yeşil alan standartları ilk kez 1933- 1936 yıllarında geçerli olan 2290 sayılı Belediye ve Yapı Yolları Yasasında yer almış. Yeşil alanı, koru, çayır, göl ve oyun yerleri olarak tanımlayan bu düzenleme ile kişi başına 4 m2 lik yeşil alan önerilmiş…

1956 yılının 6785 sayılı İmar Kanunun 1972 yılı 1605 sayılı yasa ile değişiklik düzenlemesinde planlamaya esas kişi başına yeşil alan en az 7 m2 olarak belirlenmiş.

1985 yılının 3194 sayılı İmar yasası ile de kişi başına yeşil alan 7 m2 olarak uygulanmasına devam edilmiş.

Bu dönemlerde kentleşme sürecinin hızıyla orantılı olarak aktif yeşil alan, pasif yeşil alan, birim insan grubu, şehirsel birim gibi ayrımlar tartışma konuları olarak ele alınmış…    

Bugün için geçerli olan, 02.09.1999 tarihinde yayınlanan 23804 sayılı “İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik” ile yapılan değişiklik sonucunda, kişi başına 7 m2 olan yeşil alan standardı, 10 m2’ye çıkarılmıştır.

Kuşkusuz ki yıllar içindeki bu oran artışı olumlu olmuştur. Ama dünya kentlerinin* 30-40 m2 ler ile  150 m2 ler arasında seyreden kişi başı yeşil alan uygulamaları göz önüne alındığında ülkemizdeki yasal oranın dahi sembolik kaldığını değerlendirmemek mümkün değil…

TALAN EKONOMİSİNİN SONUÇLARI ….

Dünya standartlarından vazgeçtik, sembolik kalan mevzuattaki orana bile ulaşmayı başaramayan kentlerimizin yoğunluğu, bu kentlerin “mimarisine” yön veren talan ekonomisinin, insan, insani değerler ve doğal değerlerin korunması, geliştirilmesi bakımından herhangi bir kaygısının olmadığını ve olamayacağını gözler önüne seriyor…

Antalya dahil** olmak üzere halen 1930 lu yılların

seviyesinde kalmak, hatta bir hayli altında kalan
oranlarda diğer büyük kentlerimizde
yaşamaya zorlanmak; egemen olanın ne denli
açgözlü olduğunu, kendinden başka kimseyi
düşünmediğini, faşizan bir kentleşme ile
karşı karşıya bırakıldığımızı gösteriyor…

YEŞİL ALANLARIN İŞLEVLERİ  

Oysa, yeşil alan standardını yükseltmek, ayrıcalıksız bütün bir topluma, insana değer vermek, akıl ve bilimle, toplumsal gelişime katkıda
bulunmak anlamına geldiği tartışmadan uzak bir konu.

Rekreaktif fonksiyonları, ekolojik açıdan erozyonu önlemesi, havanın nemini düzenlemesi, oksijen üretimi, karbon tutumu, su dengesi, gürültüyü önleyici etkisi, sağlık, eğitim, sosyalleşme gibi pek çok işleve sahip yeşil alanları korumak, geliştirmek ve sahiplenmek hiç bir toplumun vazgeçemeyeceği, erteleyemeyeceği sorumlulukları arasında yer alması gerekiyor.

Birleşmiş Milletler bünyesinde ve diğer uluslararası bildirgelerle de ortaya konulduğu gibi yeşil alanları korumak, geliştirmek kamusal otoritenin temel görevleri arasındadır…Yeşil alanların kamusal niteliği, kamunun ortak alanları arasında olması yanında, hayata geçirilmesi hedeflenen belli başlı işlevleri şunlardır…

(i) Yeşil Alanların Fiziksel İşlevleri,
Yerleşimlerdeki yeşil kuşak ve açık alanlar, üstlendikleri işlev gereği kentin fiziksel gelişimine yön vermelidir. Yeşil alanlar, verimli topraklar korunmalı, ortak alanlar geliştirilmelidir. Peyzaj alanlarının belirlenmesi ve  düzenlenmesi bu yaklaşımı destekler nitelikte olmalıdır… 

(ii) Yeşil Alanların Ekolojik İşlevleri,
Biyolojik Çeşitliliğe sahip alanlar, flora ve fauna tespiti ile kayıt altına alınması, korunması ve geliştirilmesi sağlanmalıdır… Bu amaçla doğa koruma alanlarında ekolojik sistemin oluşumuna katkıda bulunan faaliyetler güvence altına alınmalıdır…

(iii) Yeşil Alanların Rekreasyon İşlevleri, 
Her yaştan insanın spor ve oyun gibi aktif katılımını gerektiren etkinlikler, bu alanlara kolay erişim, temiz ve güvenli kullanım ve en geniş potansiyele ulaşma çabaları öncelikler arasında yer almalıdır…    
Yine her yaştan insanın dinlenme, rahatlama amaçlı kullanımını, etkinliklerini verimli kılan, potansiyellerini açığa çıkarmayı kolaylaştıran, herkesin eşit ve serbestçe yararlanmasını, temasta bulunmasını sağlayan düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.  

 (iv) Yeşil Alanların Eğitim İşlevleri,
Yeşil alanlarının spor, bilim, tarih ve ekolojik aktivitelere yönelik eğitim potansiyeli değerlendirilmelidir. Okullar ve diğer eğitim kurumları için erişimi kolaylaştırıcı, teşvik edici uygulamalar gerçekleştirilmelidir. Tanıtım ve bilgilendirme amaçlı doğa ve tarih gezintileri ve gönüllülerin katılımıyla gerçekleştirilecek doğa koruma girişimleri teşvik edilmelidir.

(v) Yeşil Alanların Sağlık İşlevleri,
Yeşil alanların toplum sağlığına katkılarının geliştirilmesi amacıyla, yeşil alanlarda yer alan spor ve egzersiz alanlarının, yürüyüş ve dinlenme alanlarının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi sağlanmalıdır… 

(vi) Yeşil Alanların Sosyal-Kültürel İşlevleri,
Yeşil alanların kullanıcılarının sosyo-kültürel yapıları ve alanları kullanım özellikleri araştırılarak sonuçlarına göre geliştirici ve tamamlayıcı değerlendirmeler yapılmalıdır.  Yeşil alanlarda gerçekleştirilecek etkinliklerde sosyal birlikteliği sağlayacak sosyal-kültürel etkileşimi geliştirecek düzenlemeler yapılmalıdır…

Kamusal alanlarda ortaya çıkabilecek uyumsuzluklara karşı önlem alabilme, güvenliği sağlama donanımına sahip olunmalıdır. Yetişme, alışkanlık, çeşitli farklılıklardan kaynaklanan uyumsuzlukların sosyal yakınlaşma ve dayanışma fikrine ve yaklaşımına zarar vermemesine yönelik tedbirleri geliştirmek kamu görevlilerinin sorumluluğu altındadır…

SINIR TANIMAYAN SALDIRGANLIKLAR…

Oysa hepimizin gözü önünde süregeldiği gibi toplum, yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik, güvencesizlik, hayat pahalılığı, hak ve özgürlüklerden yoksunluklarla baş etmeye çalışıyor…  Yeşil alanların, ortak alanların kaybını sorun olarak görmüyor diye de düşünülebilir.…

Tıpkı kamusal alanların, ortak alanlarımızın ellerimizden alındığı gibi, insanca yaşama haklarımızın hak ve özgürlüklerimizin de hiçe sayıldığı çok açık…

Kılıfına uydurulan bir hukuk düzeninde, menfaat ilişkilerinin, kalıbına sokulmuş yetkililerin, adeta kırbaç hamleleriyle hizaya sokmak istedikleri mahkumlar gibiyiz… Cezamız ise peşinen verilmiş; düşünmekten sürgün, düşünmeyi ifade etmekten sürgün, barış içinde yaşamaktan sürgün, yaşam alanlarımızdan sürgün…

Aslında her bir sürgün hali, bir diğerinin nedeni veya sonucu...  Hiç biri, bir diğerinden bağımsız, kendi halinde sorunlar değil…

HER ŞEY SATILIK

Yine hepimizin gözü önünde süregeldiği gibi bu koşullar hepimize ait olan ne varsa, rızamız dışında satılığa çıkarılmasına kadar vardı… İşte birkaç güncel örnek…

**Antalya’da şu sıralarda kamuya ait 250 dönümlük Dokuma fabrikası alanının, planında ticari alan olarak değerlendirilmesi yerine yeşil alana dönüştürülmesi ve yalnızca bu amaç için kullanılmasına yönelik kentli dayanışmasının geliştirilmesi son derece anlamlı ve gerekli bir girişim olacaktır…
Tıpkı bir zamanların doğal ve tarihi sit alanlarıyla botanik parkı olan Akdeniz kent parkı alanının, mini city gibi kültürel değerleriyle birlikte yok edilerek, yeni AVM lere, su oyun sahalarına, restoranlara ve diğer ticari ünitelere ev sahipliği yapar hale getirilmesi gibi, dokuma alanının da ticari alan niteliğinin korunarak düzenlenmesi aynı sonucu yaratmasının zeminini hazırlamış olacaktır…  
**Konyaaltı sahili boyunca, planında değişiklik yaparak yükselmeye başlayan inşaatların bütün bir kentin hava akımını, görüntüsünü, yaşam şartlarını boğması da, tacir yöneticilerin umurlarında olmamıştır.…
**Kaş’a havaalanı, otoban yol… Kındılçeşmeye, Tünektepeye, Lara Kent Parkına otel, Batı çevre yolunun çevresinde imara açılan tarım arazileri, Termessos, Aspendos antik kent alanlarında tren yolu, Döeşemealtı, Duraliler içme su kaynaklarına yapılaşmalar… Ne arkeolojik sit alanı ne milli park, ne de koruma alanları talan ekonomisine vız geliyor tırıs gidiyor…
**Konyaaltı sahilinin düzenlenmesi ve Boğaçayı operasyonları, Konyaaltı sahiline ve Lara sahiline marina, belli ki pişmanlık abideleri olacak. Kıyı kenar çizgisi ihlal edilip üzerinde çit bile çakılması kanunen yasak olan sahiller parsellenerek, betonlarla kaplanarak danışıklı ihalelere konu edilmesi; sahil bandını çıkar çevrelerinin zenginleşme aracı haline getirilmesi; kıyı erozyonuna neden olacağı kanıtlanmasına karşın, manzara olsun diye denizi dere yatağının içine alınmak istenmesi gibi akıl ve bilim dışı, doğal ortamı katledici bir serüvene girilmesi, dere kenarında sulak alanların yapılaşmaya açılması inşaat ve emlak sektörünü memnun etti ama bu kamusal alanlardan da sürgün edilen dar gelirli halk olacak…

TOPLUM KAZANSIN

Kamuya ait alanlar, yeşil alanlar, sahiller, hepimizin ortak malıdır…  Kullanım amacına uygun olarak, kısıtlama olmaksızın serbestçe ve eşit koşullarda yararlanmalıyız.
Bu alanlar ve bu alanlarda verilecek hizmetler hiç kimsenin zenginleşme aracı olarak kullanılmamalıdır.

Kamusal hizmetlerin paralı hale getirilmesinden sonra şimdi de kamusal alan kullanımlarının paralı hale getirilmek istenmesi sürgün politikalarına bir yenisinin eklenmesi demektir. 

Topluma ait olanı çıkar çevreleri çalmasın. Hak ve özgürlüklerine sahip çıkan toplumcu mücadele galebe çalsın…




* Frankfurt'da 154 m2, Stutgart'ta 153m2, Hannover'da 112 m2, Stockholm'de 77 m2, Washington'da 50 m2, Bristol'de 49 m2 ve Budapeşte'de 37 m2
**Antalya 4,4 m2, İzmir'de 2.8 m2, Ankara 2.3 m2, İstanbul 1,3 m2….(Emür ve Onsekiz)

Hiç yorum yok:
Yaz yorum

-
Bültenimize Katılın