Belediye Başkanlarını tek taraflı irade/dayatma ile istifaya zorlamalar, istense de
istenmese de müftülere nikah kıyma yetkisinin çıkarılacağı vurguları olsa olsa güç bende, hukuk benim deklarasyonlarıdır.
Ne pahasına olursa olsun iktidar hesaplarıyla ilgilidir.
Ama aynı zamanda istişare/müşavere diyerek “ihanet” ile “hüsnü kabul” arasında, bir “araf” yöntemiyle toplumu yönetmek istenmesinin itiraflarıdır…
Şurası açık ki partili tek adamda cisimleşen devlet katından yansıyan her hamle, toplumu demokratikleşme ve barış içinde birlikte yaşama koşullarından hızla uzaklaştırıyor…
Eğitimde, sağlıkta, ticarette “helal” yaşam operasyonları da gerçekte tek adam muhafazakarlığını inşa etmeye yarıyor…
Bu koşullarda OHAL’in kaldırılma ihtimalini düşünmek bile abesle iştigal etmek anlamına geliyor…
Kabul etmeliyiz ki devletin ancak tek adam siyasetiyle yönetilebilir hale gelmesinden birinci derecede sorumlu olanlar “kapitallerinden” başka hiç bir değer umurlarında olmayan kapitalistler ve varlıklarını borçlu oldukları pazar kavgalarıdır, emperyalizm sarmalıdır…
O nedenle dinin metalaştırılması dahil her yolu mubah gören yönetim anlayışlarına mahkum edilmek isteniyoruz…
Zor kullanana teşvik, cellada kurban, katile mağdur denmiş kimin umurunda, yeter ki saltanatlar sürsün…
Oysa böyle bir piyasanın güvencesi olarak kullanılmak istenen hiçbir değer, eşitsiz yaşam koşullarından, insanın ve doğanın talanından, kıyıcılıklardan kendini sorumsuz tutması mümkün değildir…
Hiç birimiz bu sarmalı hak etmiyoruz. Çünkü bu haliyle her an bir ağa, bir oltaya takılan balıkların yaşamlarından, özgürlüklerinden fazlasına sahip değiliz… Gelecek güvencemiz olmadığı gibi, günün ne getireceğinin belirsizliği içinde yaşamaya zorlanıyoruz.
Elbette bu durum zorunluluklar dünyasının sonucu olarak gösterilemez .
Acılarıyla, ayrımcılığıyla, yoksunluklarıyla topluma fazlasıyla belletilmek istendiği gibi emeğin, haklarımızın, özgürlüklerimizin dünyası fani; dayatmanın, sömürünün, saltanatın dünyası olsun gani gani diyedir bunca mukadderat öyküleri…
Zaten tarih de böyle söylüyor, devlet katında saltanat kendiliğinden bırakılmıyor…
Toplumsal olandan yana bir muhalefet, toplumcu bir akıl ve yönetim anlayışı geliştirilemediği sürece fanilere hakkıyla hukukuyla insanca yaşama imkanı tanınmıyor…
Diyemiyorsak yetti gari...
Hiç yorum yok:
Yaz yorum