Yarışmanın Koordinasyonunu Mimarlar Odası Antalya Şubesi üstlendi. 2014 aralık ayında da yarışmada birinci seçilen proje açıklandı. Sonraki günlerde çeşitli toplantılarla proje kamuoyuna tanıtıldı. Açıklandığına göre meslek odaları, STK lar ve basın aracılığı ile on binlerce kişiye duyuru yapılmış ancak çok az sayıda insan ilgi gösterip proje hakkında öneride bulunmuş… Geçen günlerde Mimarlar Odasında Çağdaş Hukukçular Derneğinin kent ve çevre çalışma grubuna da sunum yapıldı. Bu sayede şartnameyi, projeyi inceleme ve değerlendirme imkanımız oldu.
Ne yazık ki sorunlu konular buraya kadar anlatılanlarla da sınırlı değil…
Oysa yapılaşma yalnızca bina değildir. Projeye göre; soyunma kabinleri, duş, wc, 24 adet büfe, depo yapıları ile kıyı mobilyalarının da yer aldığı açık alan düzenlemeleri bu haliyle risk altında olacaktır.
* Proje müellifi, sahil şeridi ile bağlantı yolları bakımından Ulaşım Ana Planında değişiklik önerdiği için ilgililer tarafından görüşmeye çağrıldığını açıklamıştır. Ancak ulaşım ana planında değişiklik önerisinin hangi uzmanlık çalışmasına dayalı olduğu açıklanmadığı için anlaşılamamıştır. Bu konudaki yaklaşımların “gerçeğe uygunluğu” ilgili kurumlarca kamuoyuna açıklanmalıdır…
* Yine proje müellifi, otoparkların nereye yapılacağının tam olarak belli olmadığı, sadece Dumlupınar bulvarında yeraltı otoparkının belli olduğu, gerekirse deniz seviyesinin de altında otopark yapabileceğini açıklamıştır.
Otopark alanlarının belirsizliğinin nasıl çözüleceği ve deniz seviyesinin altında düşünülen otoparkların yapımı ile doğacak ciddi ek maliyetlerin de kamuoyuna açıklanmasında yarar vardır. Kamusal kaynaklarımızın nasıl harcandığını kamuoyunun bilmesi gerekmektedir.
* Beach parktan limana kadar uzanan sahil şeridi boyunca karayolları ile bitişik imar adalarında önerilen düzenlemeler için yöneltilen sorulara yapılan açıklamalardan anlaşıldı ki bu alan tamamen hayal ürünü olarak resmedilmiştir. Diğer bir deyişle yeniden planlama yapılması gerektiği, bu alanlarda gerçekleşecek yeni yapılaşmalar için proje önerdiklerini, mevcut yapıların da önlerindeki duvarlarını yıkmaları gerektiğini, bu şekilde projenin “öngörücü nitelikte bütünleştirici kentsel tasarım stratejisini” tamamlayacağı belirtilmektedir.
Bu durum da göstermekte ki, bu amaçla yapılacak düzenlemeler için de Konyaaltı Belediyesi işin içinde olmalıdır. Çünkü plan değişikliği ve uygulamaları bakımından ilçe belediye meclisinin kararına ihtiyaç bulunmaktadır.
Konyaaltı Belediyesi ilgilileri ise bu konuda suskun kalmaktadır. Kendi sınırları içinde bulunan hak sahiplerine ilişkin önerilen düzenlemeler hakkında ne düşündüklerini kamuoyunun bilgilenme hakkı bulunmaktadır.
YARIŞMA YETERLİ OLMAMIŞTIR…
İşin esası bakımından fikir olarak bu alanın yarışma ile elde edilmesi etkinliğine eleştirilecek bir yan olmamalıdır… Ama bu etkinliğe temas ettiğinizde ortaya ciddi soru işaretleri çıkmaktadır. Mülkiyet uyuşmazlıkları, gerçekleşmesi gereken plan değişiklikleri, revize edilmesi gereken düzenlemeler, ilçe belediyelerle ilişkiler konuları kamuoyunda aydınlatılması gerekmektedir. Hiçbir bahane ile bu konuların üzeri örtülmemeli ve hiçbir kurum veya kişi aracılığı ile sorunlar perdelenmeye çalışılmamalıdır.
Tüm muhatapların dışlanmadığı ve ilkesel olarak göz önüne alınması gereken konuların arka plana itilmediği bir çalışma veya yarışma sanırım çok daha kucaklayıcı ve çok daha geniş bir kesimin projeyi sahiplenmesini sağlayacaktır. Proje müellifinin, Konyaaltı Belediyesi ve Muratpaşa Belediyesine projesinin tanıtımı için mesaj gönderdiğini ama dönüş olmadığı açıklaması bu eksikliği gidermemektedir. Zira muhataplık işin başında, örneğin danışma kurulu oluşturulurken, şartname koşulları hazırlanmadan önce düşünülmesi gereken bir konudur…
Parça parça uygulamaya geçeceği ve öncelikleri Büyükşehir belediyesinin belirleyeceği anlaşılan bu proje kamusal bir alanla ilgilidir. Fazlasıyla belirsizliği ve eksikliği olan projenin bu haliyle yarışma ile elde edilmiş olması sonucu değiştirmemektedir. Yarışmanın yeterince hazırlanmadan ve detayları değerlendirilmeden aceleye getirildiğini tespit etmek sanırım abartı olmayacaktır.
ESAS AMAÇ NEDİR ?
Göz alıcı resimlerdeki notlardan anlaşıldığı kadarıyla düşünülmemiş aktivasyon ve canlandırma yok gibidir ama proje açıklama metnindeki alan yönetimi önerileri “paran yeterli değilse bu bölgeden uzakta kal” mesajı vermektedir.
Kıyılardan ayrımsız herkesin yararlanması, bunu engelleyici hiç bir düzenlemeye yer verilmemesi gerektiği ilkesini görmezden gelen bu proje açıklama metninde, belirli alanlara yerleştirilecek şezlong, şemsiye vs. mobilyaların kiralanması ve işletmecilik işinin büfeler eliyle yürütülmesi önerilmektedir.
Bu demektir ki, büfeler kısa bir süre sonra kapladıkları alanlarını genişleterek cafeler haline gelecek ve sahillerimizde yine bodyguardlarımız boy göstermeye devam edeceklerdir.
Projede önce yer alan daha sonra eleştiriler üzerine kaldırıldığı belirtilen çekeklerin nasıl ki sahilin en gözde köşelerinden olan varyantın hemen dibindeki sahil kullanım alanını engellediği kabul edildiği belirtiyorlarsa, sahil boyunca da herhangi bir işletmecilikten ve bu alanın ticarileştirmesi fikrinden de vazgeçilmelidir…
Sahillerin kullanımına yönelik düzenleme amacı herkes için eşit ve serbestçe denizden, kıyısından, güneşten yararlanması, dinlenmesi, eğlenmesi ve hoşça vakit geçirmelerinin sağlanmasıdır. O nedenle Konyaaltı sahili boyunca bu amacı ortadan kaldıracak, engelleyecek ve bu alanın ticarileştirilmesine yol açacak hiçbir düzenlemeye yer verilmemelidir. Şezlong, şemsiye vs. türünden kıyı mobilyaları için kimseye sahilde alan tahsis edilmemelidir… Eğer bu mobilyalar olmalı deniliyorsa, ticari amaçlarla kiralanmamalı, herkesin ücretsiz kullanım imkanı sağlanmalıdır… Tıpkı park, bahçe, oyun sahası, spor alanlarındaki banklar, gölgelikler ve diğer aparatlar gibi ilgili belediyeler bu kıyı mobilyalarının da temininden, korunmasından ve uygun kullanımından sorumlu olmalıdır.
Ayrımcı uygulamaları destekleyen seçkinci anlayışların, paralı kullanımlarla kendilerine özel, “nezih”, “steril” alanlar yaratma niyetlerini kamusal alanlarda gerçekleştirmelerine izin verilmemelidir. Kamusal alanlarda öngörülen düzenlemeler ve etkinlikler asla dışlayıcı ve ayrıştırıcı olmamalıdır.
YENİ BİR ÖNERİ …
Üzerinde durulması gereken bir başka önemli konu dolmuş parasını dahi düşünerek yaşayan geniş halk kitlesinin sahil bandına en dolaysız ulaşımı ve buradan yararlanması konusunda kayda değer bir öneri geliştirilememiş olmasıdır…
Örneğin okulların kapalı olduğu yaz aylarında kentin kenarlarına uzanan mahallelerden başlayarak belirli aralıklarla ücretsiz seferler düzenlenmesi belediyeler için çok mu külfetli olur ?
Her ramazan ayında ücretsiz iftar sofraları kuran belediyelerimiz, halkımızı deniz ile ve 72 milletten insanla buluştursa, sosyal ve kültürel kaynaşmayı bir de bu yönden denese, özellikle yetişecek yeni nesillerin daha çok insanla, daha farklı davranış kalıplarıyla teması bu yolla da sağlansa, diyalog, hoşgörü, kimseyi rahatsız etmeden bir arada yaşama kültürüne katkıda bulunsa, belediyecilik anlayışlarına çok mu ters düşer ?
Meslek edindirme kursları yanına belediyelerimizin bu alana da kaynak aktararak çeşitli etkinlikler düzenlemesi toplumsal gelişmemize ciddi katkıda bulunacaktır.
Zira bu alanlar öncelikle sosyalleşmenin, kaynaşmanın, dinlenmenin, kendini yenilemenin, rutinin dışında yakınlarıyla ve diğer insanlarla dolaysız bir arada olmanın, kendin gibi olmayanlarla temas kurmanın, öğrenmenin, düşünmenin, okumanın, eğlenmenin, rahatlamanın, sayılamayacak kadar çok yediden yetmişe farklı duygu ve davranışın bir araya geldiği alanlardır.
SON SÖZ
Paran kadar yararlan demeyen, para harcamaya özendirip yönlendirmeyen, ayrıştırıcı, dışlayıcı olmayan, yurttaşını zenginleşme aracı olarak görmeden öncelikle ihtiyaçlar üzerinden düzenlemeleri öngören, yani toplumcu, yani eşitlikçi, insan merkezli kamusal alan planlamaları ve uygulamaları zor değildir.
Ne yazık ki Konyaaltı sahilleri için düzenlenen proje yarışmasından ve bu yarışmadan elde edilen fikir projesinden böyle bir “irade ve niyet” göremiyoruz.
Belli ki kural tanımaz neo-liberal rüzgarın derinleştirdiği eşitsiz yaşam koşulları ve bu koşulların mağdurlarına, kamusal alanlarda da yeterince hayat hakkı tanınmak istenmiyor… 23.02.2015
Hiç yorum yok:
Yaz yorum