Elazığ Depremi ve Van Bahçesaray’da yaşanan
çığ kayıplarından sonra S.Gökçen havalimanında
yaşananlar, doğa olaylarında olduğu gibi öngörülebilir kazalarda da tedbirsiz ve hazırlıksız olduğumuzu, idarenin donanım ve organizasyon eksikliği nedeniyle yurttaşların hak etmedikleri mağduriyetler yaşamaya devam ettiğini ortaya koydu…
Böylesine rastgele bir hayatta başımıza ne zaman neler geleceğini kestirmek güç.
O nedenle olsa gerek avutmak/avutulmak bakımından takdiri ilahi söylemlerinin toplumun bir kısmına iyi geldiği çok açık.
Kaza, bela, felaket, afet, kıyamet derken yönetici sorumluluğuna, planlı, bilimsel, doğa ile uyumlu yerleşimlere, yapılaşmalara ve davranış kurallarına fırsat vermeyen bu yönetim ve yaşam anlayışı hepimiz için ömür törpüsüydü;
ancak son yıllarda işinde ehil olmayanların, liyakatsızlğın ve bilim dışılığın fazlasıyla canımıza kast eder, her an hayatlarımızı tehdit eder hale geldiğini de görmemek mümkün değil.
O nedenle, canlı cansız bütün varlıkları metalaştırılmak isteyen böylesine kayırmacı bir anlayışa “ilkellik” bile demek çok güç. Çünkü bugün geldiğimiz yer, “kim ki iktidara/güce biat eder, layıkından fazlasını hak eder” düsturunun geçerli olduğu bir yerdir ve gayri meşrudur, gayri insanidir.
Bu koşullarda utanma, sıkılma, özeleştiri, onur, istifa gibi duygu ve davranışları aramak boşunadır...
İtibar gören çevrelerin cehalet, yalan, yasak, ayrımcılık, eşitsizlik, korku ortamlarından beslenmesi, savaş hallerinden medet ummaları, ancak bu yollarla toplumu hizada tutmalarının mümkün olmasının bir sonucudur…
Tek adam keyfiyeti ile hesapsız, sorgusuz yol alan bu süreç, yerli ve milli hamleler olarak nitelendirilmektedir. Bunun yanında din, iman, bayrak gibi toplumun tarihinden gelen bütün değerlerin sermaye dünyasının ve onun aktörlerinin elinde oyuncak haline getirilmiş olmasından da rahatsızlık duyulmamaktadır.
Bu sayede kimi vakıf, cemiyet, cemaat organizasyonları devlet katında serbest dolaşım haklarına sahip olmuşlardır.
Doğal olarak deprem paralarının fütursuzca savrulmasını, bila bedel tahsisleri, sınırsız teşvikleri, hülleli transferleri, adam kayırmaları, kılıfına uydurulan usulsüzlükleri, kamusal kaynakların çılgınca tüketilmesini alkışlayanların, yolsuzlukların, çalıp çırpmaların da yerli ve milli çevrelerden olmalarına şaşırmamak gerekiyor.
“Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz” diye bir söz vardır, ama bu milli ve yerli bahanesiyle gözden çıkarılan, telef edilen “mazlumun ahı da yerde kalmaz”..
6 Şubat 2020 Perşembe
MAZLUMUN AHI YERDE KALMAZ
Av.Mustafa Şahin Antalya Kentli Dayanışması
1958 Burdur doğumlu.Orta öğrenimini Konya Anadolu Lisesi'nde yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Evli Cankat ve Berkin isminde iki çocuğu var.İnsan Hakları Derneği Antalya Şubesi Kurucu Yönetim Kurulu Başkanlığı, Antalya Çağdaş Eğitim ve Kültür Vakfı Kurucu Üyeliği ve Yönetim Kurulu Üyeliği, Özgürlük ve Dayanışma Partisi Antalya Kurucu İl Başkanlığı, Bir gönüllü oluşum olan Antalya Kent Gönüllüleri Dayanışması (sivil yurttaş girişimi) Kurucu Üyeliği, Antalya Barosu iki dönem Yönetim Kurulu Üyeliği, Antalya Kent Konseyi'nde yer aldı . Bir gönüllü oluşumu olan Antalya Kent İzleme Platformu kurucularından.Aynı zamanda Tabiatı Koruma Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi. Antalya Barosu'nda kayıtlı, halen serbest avukatlık mesleğini sürdürüyor.
Hiç yorum yok:
Yaz yorum