Biz en iyisiyiz ama gene de olmuyor, devleti de toplumu da istediğimiz gibi yönetemiyoruz
diyen siyasi irade çözüm olarak hemen her alanda daha fazla yetki ama daha az denetim öngören anayasal düzenlemelerini referandum yoluyla halka kabul ettirmeye çalışacak...
Böylece istikrarlı, güçlü ve prangasız bir yönetime kavuşulacağını ve bu sayede, terörden arındırılmış, yatırım yapan, istihdam yaratan, hızla kalkınan bir ülke haline geleceğimizi ileri sürüyorlar…
Siyasi iradenin bu teklifine ya evet diyeceğiz ya da hayır.
Bir tarafta iktidar olmanın, iktidarda kalmanın, iktidarını sürdürmenin yol ve yöntemleri üzerine teklifler…
Diğer tarafta ayrıştırılarak, yoksunlaştırılarak hizaya sokulmak istenen yurttaşlar topluluğu…
Ne ironik bir durum… kimin iradesi kime kısmet olacak hep birlikte göreceğiz...
Biliyoruz ki kimi insan güvendiği/inandığı birilerinin izinden ayrılmaz…
Kimi insan içinde bulunduğu herhangi bir oluşuma, kendisini ifade ettiğini düşündüğü ortama ters düşmeme kaygısı ile hareket eder…
Aidiyet ve tabiiyet ilişkilerine indirgenen tercihlerde çoğu insan elini kolunu bağlı hisseder…
Öyle görünüyor ki bütün bunların arasında kalan kararsızlar belirleyecek nasıl yönetileceğimizi...
Bu bakımdan her türlü etkiden, yönlendirmeden uzak, tamamen objektif olmak istediklerinden kuşku duyulmamalı kararsızların...
Şu vakte kadar hala kararsız kaldılarsa eğer, bu durum iktidar kadar biraz da olan bitene muhalif olanların da onlara yeterince dokunamamalarının, güven verememelerinin bir sonucu değil midir ?
Oysa, kim herhangi bir iktidarın gücü ne kadar büyükse kötüye kullanılmasının tehlikesinin de o kadar fazla olacağını düşünmez ki ?
İktidar güçlendikçe haklarımızın ve özgürlüklerimizin güvende olamayacağını, hukukun yerine keyfiyetin alabileceğini, malımızın, mülkümüzün, işimizin, gücümüzün, varımızla yoğumuzla bütün bir geleceğimizin tek bir adamın ve onun adamlarının insafına terk edileceğini öngörmemek mümkün mü ?
Bu nasıl bir aldatmacadır ki halkın yönetime katılma kanallarının tamamen kapatıldığı, kendisi ile ilgili hiç bir konuda söz söyleme hakkının tanınmadığı bir devlet örgütlenmesinde, yasama ve yargı üzerinde de söz sahibi olması anayasal güvence altına alınan cumhur başkanının milletin iradesininin bir yansıması olarak kabul etmemiz istenmektedir.
Bu denli çalıp çırpmaların, kamusal kaynaklarımızı heba etmenin, gelir adaletsizliğinin, hayat pahalılığının, işsizlik, güvencesizlik, yargısız infazların ve nihayet savaş batağına saplanmamıza neden olanların toplumdan daha fazla yetki talebinde bulunabilmeleri ne kadar acı ve bir o kadar da hepimizin ortak ayıbı değil midir ?
Unutmayalım korkunun ecele faydası yoktur. Ama halkın, iktidarı korkutmasının sayısız faydaları vardır. Bu anayasa referandumu hepimizin birbirimizin hakları ve özgürlükleri için iktidarın gücünü sınırlama, zenginlik kaynaklarımızın adil bölüşümü, sömürünün ve talanın önüne geçme niyetlerimizin ifadesi olarak tarihe geçmesini sağlayabiliriz…
Bunun için herhangi bir partinin, her hangi birilerinin icazetine de ihtiyacımız yok… Bu toplum kendi kendini yönetmesini pek ala başarabilecek birikime ve güce sahiptir...
Kendimizi bu kadar değersizleştirmemizi, önemsizleştirmemizi, kişiliksizleştirmemizi isteyen, kayıtsız şartsız tek bir adamın arkasına sıralanarak yaşamamızı salık veren bu anayasa referandumunda hayır tercihinde bulunmakla, bu topraklarda kardeşçe yaşamanın da mümkün olduğunu, kendi özgüvenimiz ve kararlılığımızla eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir hayatı kendi ellerimizle kurabilecek iradeye sahip olduğumuzu gösterebiliriz...
Zaman toplumsal olandan yana karar verme zamanıdır...
Tek adam yönetimine, parti devletine, güdümlü yargıya #HAYIR
Hiç yorum yok:
Yaz yorum