Ne referandum, ne seçim ‘fark etmez’, ‘değişen bir şey olmaz’, “sonuç belli” diyenlere,
“beterin beteri var” hallerini hatırlatmakta yarar var. Kendimizi bırakmanın, sunulanı peşinen kabullenmenin kimseye faydası yok.Her koşulda “kendim ettim kendim buldum” yakınmalarına son verme arayışlarımıza ve çabalarına devam edebiliriz...
Sözü dinlenmeyenlerin, dışlananların, görmezden gelinenlerin bir araya gelebilecekleri, demokratik, özgürlükçü, laik ve eşitlikçi bir hayatı nasıl birlikte gerçekleştirebilecekleri üzerine kafa yorabiliriz.
Şurası çok açık ki hepimizi "mal" yerine koyan bu düzenin egemenleri, suyuna gittikçe suyumuzu kirletmekten, hatta kesmekten çekinmiyorlar
Ama çözüm üretilemez hale gelen ekonomik krizin faturasını bütün bir halka çıkarmanın formulü olarak sundukları anayasaya değişikliklerini kabul ettirmek için, şimdi de, hepimizle alay edercesine, şatafatlı toplantılarla şarkılarla marşlarla peşlerinden gitmemizi istiyorlar...
Bu vahşi, acımasız sermaye düzenine gönülden oy vermemizi, kalpten biat etmemizi istiyorlar...
Bütün bir toplumu "gütmek" ve başımıza getirecekleri bir "çoban" aracılığı ile sütümüzden, etimizden, kemiğimizden her parçamızdan itirazsız, engelsiz yararlanmak istediklerini ilan ediyorlar...
Bütün bu maskaralıkları, kendi rızamızla kurbanlık koyun olarak yaşamayı kabullendiğimizi, kendi ellerimizle anayasal güvence altına almamızı istiyorlar...
Ve böylece istiyorlar ki;
•Türkiye'yi tek bir adam yönetsin... yardımcılarını, bakanlarını, üst düzey tüm bürokratları dilediği gibi tayin etsin... beğenmezse azletsin... tek adamın atadıkları icraatlarından dolayı meclise karşı sorumlu olmasınlar.
•tek adama kararnameler çıkarma yetkisi verilsin..., bu kararnameler ile özelleştirme, yeni kamu kurumları açıp, kapama, merkez, taşra teşkilatlanmalarını, ekonomik düzenlemelerini, kamusal kaynakları, milli güvenlik politikalarını dilediği gibi belirleme yetkisi verilsin...
•Tek adam kendi bütçesini kendisi hazırlasın, mecliste kabul edilmese bile önceki yılın bütçesine eklenecek enflasyon oranı artışı eklenerek harcamalarına devam etsin...
•Tek adam gerekli görürse meclisi fesih etme yetkisine de sahip olsun, yeniden seçim yapılmasına karar versin, Meclisin tek adamı azletme yetkisi ise öyle kolay olmasın....
•Tek adam, mensubu olduğu siyasi partinin milletvekillerini, il başkanlarını ve ilçe başkanlarını belirleyebilsin, partisi TBMM de çoğunluğu sağladığında yasama faaliyetlerinin de tamamında söz sahibi olsun....
•Tek adam, kendi seçtiği Adalet Bakanı ve müsteşarı ile birlikte çoğunluğunu elinde tuttuğu yasamanın seçeceği Yüksek yargı mensuplarının oluşturacağı yargının üst kuruluşlarında ve giderek tamamında etkin ve belirleyici olsun
•Böylece Yürütmenin başı olan tek adam, yasama ve yargı ile herhangi bir sorun yaşamasın, engelleme ile karşılaşmasın...
•tek adam partisine, partisi tek adama destek olsun, il, ilçede, beldelerde de kontrol sistemi kurulsun...
•tek adamın ilan edeceği OHAL ile temel hak ve özgürlükler kolaylıkla rafa kaldırabilir olsun, mala mülke, işletmeye, işe güce yargısız el konulabilsin, STK, medya, belediye, dernek vs. ne varsa her alan, her oluşum tek merkeze bağlı olsun...
•bu tek adam başkomutan sıfatı ile tek başına gerekirse savaş, gerekirse bir başka ülkeyi işgal kararı da verebilsin...
Bir topluma bundan öte daha fazla ne kötülük yapılabilir?
Bir toplum kendi kendine bundan daha fazla ne kötülük yapabilir ?
Seçimle başımıza bir çoban getireceğiz.
Öl diyecek öleceğiz.
Aç, açıkta kalın diyecek, kalacağız.
Kimlerin düşman olduğunu söyleyecek, hainlere linç talimatını bekleyeceğiz.
Şartlar böyle diyecek Sadakalarıyla yetineceğiz.
Bu yollarla piyasada hepimiz alınıp satılacağız ama çobanımızı biz seçeceğiz, oysa adı üzerinde çoban da, sahibine çobandır.
Mesele kimin çobanlığını kabul etmemiz değil, bu adaletsiz, insafsız düzen sürsün diye zapt u rap altına alınmamız meselesidir...
İyi düşün ey halk!
"Evet" oyu, senin ve değer verdiğin her şeyin senden koparılması fermanını kayıtsız şartsız kabul ediyorum demektir...