28 Kasım 2016 Pazartesi

Konyaaltı Sahilinin Kullanımı Nasıl Olmalı ?

Posted by   on

Konyaaltı’nda, deniz, sahil, güneş ile yüzme, dinlenme, güneşlenme fikrinin eylemli olarak bir araya
gelmesi çok eskilere dayanmadığını biliyoruz… 

Sosyolojik olarak deniz ve denize yakın araziden yararlanmanın verimsiz ve gereksiz olarak değerlendirilmesi, yayla kültürünün baskınlığı yakın zamana kadar denizden yararlanma fikrinin gelişmesine engel teşkil etmiş… 

1950 li yıllardan sonra kenti ziyaret eden misafirler, bürokrasinin ve ticaret dünyasının ileri gelenleri, derme çatma yapılarla, obalarla sahilden ve denizden yararlanmanın ilk kalıcı örnekleri olmuşlar…  

Turizmin, kentin gelişiminin esas dinamiklerden biri haline gelmesine paralel olarak da sahil düzenlemeleri hem yerel yönetimlerin hem de merkezi yönetimlerin vazgeçilmezleri arasında yerini almıştır.

Sahil düzenlemelerinde temel ilke nedir ?

Düzenlemeye konu alan sahil şerididir. Deniz kıyısıdır. Nelerin nasıl ve hangi koşullarda yapılabileceği hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk normlarıyla belirli bir standarda kavuşmuş durumdadır.

Kısaca bu alan tamamen kamusal bir alandır. Çok çok özel nedenlerle ve uygun şartlara sahipse liman gibi istisnai bazı durumlar dışında kamuya kapatılmaması zorunludur. Diğer bir deyişle kıyı ve sahil şeritlerinden herkes eşit ve serbestçe yararlanmalıdır.

Durum bu merkezde olmasına karşın, bilinmektedir ki ülkemizin pek çok sahili kamunun serbestçe ve eşit olarak kullanılmasına kapatılmış durumdadır. Tatil köyü, çeşitli işletmeler, resmi veya gayri resmi kurum plajları gibi tesislerle sahil şeritlerinden ve denizlerden, göllerden yararlanma imkanları idarenin keyfiyetine bağlı olarak fiilen engellenmiştir. Bu durumun esas sorumluları yerel ve merkezi yönetimlerdir. Bu konuda da sicillerinin bozuk olduğunu belirtmeye herhalde gerek yoktur.

Konyaaltı sahili neden önemlidir ?

Konyaaltı sahilinin, dünyaca ünlü olmasının ve Antalya’nın simgesel bir kesiti olarak anılmasının esas nedeni; doğal yapısı ve temizliği kadar kent merkezinde herkese açık, yerlisi, misafiri ile en kolay ulaşabilen, serbestçe yararlanılabilen kamusal özelliğinin büyük oranda korunabilen nadir deniz kıyısı olarak kalmasıdır…

Konyaaltı sahillerinde hali hazır durum nedir ve ne yapılmak istenmektedir ?

Konyaaltı sahilleri boyunca geçmişten bugüne kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında inşa edilen lokantalar, büfeler, obalar, yüzme havuzu, dolgular, setteler gibi örneklerin hepsi kamusal alanların herkese açık ve herkesin serbestçe kullanım haklarını ihlal eden uygulamalar olarak tarihe geçmiştir.
Subaşı yönetimi döneminde ALKE A.Ş’ye yap-işlet-devret modeliyle Beach Park adıyla gerçekleştirilen; Konyaaltı Belediyesinin Beach Park’ tan limana kadar ihale ettiği sahil kullanımları sonuçları itibariyle bu alanları ticarileştiren, piyasalaştıran ve herkesin eşit ve serbestçe kullanım amacını ihlal eden uygulamalar olmuştur…

Bu uygulamalardan kast edilen yalnızca kıyı kenar çizgilerine aykırı yapılaşmalar, ruhsatsız yapılara işletme ruhsatı verilmesi, büfelerin cafeler haline getirilmesi, işgal edilen alanların büyütülmesi, sahilde kapatmalar vs.vs ihlallerden de öte ; masumane bir şekilde sahilden, denizden ve güneşten yararlanmak isteyen insanların artık belirli alanlara giremez, oralardan geçemez, hatta yan gözle bakamaz hale getirilmeleridir.   

Bugüne kadar gerçekleştirilen uygulamalar şunu ortaya koymuştur ki; 

Sahil parçalara bölünerek body guardlı özel hakimiyet alanları oluşturulmuştur. Boş bırakılan alanlarda ise halkın karayol dan denize doğru dikine olarak kullanabileceği koridorlar biçiminde kullanılması teşvik edilmiştir.  

Menderes Türel kıyı’cılığı

Böylesi fiili, ayrımcı, dayatmacı ve haksız durumlar dışında Menderes Türel yönetiminin gerçekleştirdiği Kadınlar Plajı uygulamasının da kıyı kullanımının kamusal niteliğine ve amacına aykırıdır… Yalnızca kadınlara yönelik bir kullanım kıyılardan herkesin eşit ve serbestçe yararlanma hakkının ihlalidir…

Aynı şekilde iptal edildiği açıklanmakla birlikte henüz kesin olarak nasıl bir düzenleme yapılacağı netlik kazanmayan Boğaçayı Projesinin de Konyaaltı sahillerini hepten yok edecek bir uygulama olarak konunun uzmanı çevrelerin tüylerini diken diken etmeye yetmektedir.   

Zira bu projenin son resimlerinde görüleceği şekilde gerçekleştirilmesi durumunda Konyaaltı sahillerinde erozyona neden olacak, sahili çakıl taşlarından mahrum ederek doğal yapısını olduğu gibi ortadan kaldıracak derecede tehlike ve risk taşımaktadır…

Bu proje ile gündeme getirilen Boğaçayı yatağı içindeki liman girişimi ve çay boyunca gerçekleştirilmesi düşünülen setteler nedeniyle deniz kıyısının beslenmesini engelleyeceği ve doğal yapısını tamamen deforme edeceği bilinmektedir.

Ayrıca mevcut limandan Boğaçayının denize döküldüğü alana kadar düşünülen liman yatırımı da hiçbir etüt, ihtiyaç tespiti, alan araştırması olmaksızın “ben yaptım oldu bitti” anlayışı ile Konyaaltı sahillerindeki yeni bir işgal yatırımı olarak, kamu yararı ilkesine aykırı yöntemlerle  dayatılmış durumdadır.

Konyaaltı sahilinde son hamle

Antalya Büyükşehir Belediyesinin, Mimarlar odası öncülüğünde, Şehir Plancıları odası, Peyzaj mimarlar odası gibi odaların içinde yer aldığı Konyaaltı sahillerine yönelik 2014 yılında gerçekleştirilen yarışma sonucunda elde edilen projeyi adeta yap boz tahtasına çevirdiği bilinmekte. Bununla da yetinmeyen Büyükşehir Belediyesi proje yarışma şartnamesinde açıklanan koşullardan tamamen farklı bir düzlem ve uygulama ile geçtiğimiz günlerde Konyaaltı sahillerini ihaleye çıkardı.  

Menderes Türel yönetiminin ilan ettiği ihale şartları kamusal alanların ticarileştirilmesinde ulaştığımız mertebeyi ortaya koyması bakımından önem taşıyor.

Meslek odalarımızın da neden olduğu fırsattan yararlanan Büyükşehir Belediyesinin, güya yarışma ile elde edilen sahil düzenleme projesini uygulamak istediği izlenimi ile hareket etmesinin hiçbir inandırıcılığının olmadığı konuyla ilgili çevrelerce biliniyor…

Kaldı ki bu yarışma ile elde edilen projeyi dilediği gibi değişikliğe uğratması, yönetim planının olmaması, tapuya işlenmemesi Menderes Türel için çok büyük bir nimet olarak kullanılmakta olduğu ihale koşullarıyla anlaşılmış olmalıdır…

Menderes Türel ile gelinen aşama, ayrımsız herkesin eşit ve serbestçe kıyılardan yararlanma ilkesinin uygulanmasında şimdiye kadar öngörülen halka koridor uygulamalarına dahi son vermeye zorlayan işletmecilik modelini önermiş olmasıdır…

Konyaaltı sahilleri 29 yıllığına ihaleye çıkarıldı. İhale bedeli 130 milyon TL den başlıyor.

Yıllık bedel 6 milyon TL. 5 yıllık peşin ödemeli. Ayrıca cirodan %1 pay alacak Büyükşehir Belediyesi. İhale edilen alan Varyanttan Sea Life otelinin karşısına kadar… Yaklaşık 3 km lik bir mesafe. Tamamı ihaleyi alan işletmecinin tasarrufu altında... Diğer bir ifade ile yılda 6.000.000 TL kira ödeyecek bir işletme bu parayı çıkarmak için bırakınız, çay, su fiyatlarını denize girişi bile turnikeli hale getirmesi kaçınılmaz görünüyor…

Ya da al takke ver külah, dostlar alış verişte görsün, devlet malı deniz yemeyen keriz düzeni bütün hızıyla devam edecek…  

Durum budur… Büyükşehir Belediyesi para kazanacağım ve kazandıracağım diye dünyanın göz bebeği ve tüm Antalyalı’ların en kolay, en çabuk, en masrafsız denizinden, güneşinden, kumsalından yararlandığı Konyaaltı sahillerini ihaleye çıkarması, kamusal alanları ticarileştirmesi, halkın öz malı olan sahillerden, denizden, güneşten yararlanmayı paralı hale getirmesi kabul edilemez bir yerel yönetim anlayışıdır. Halkına ihanetidir.

Sahil düzenlemesi nasıl olmalıdır ?

Şurası son derece açıktır ki Konyaaltı sahili boyunca denizden yararlanmayı engelleyecek ve bu alanın ticarileştirilmesine yol açacak hiçbir düzenlemeye yer verilmemelidir. Şezlong, şemsiye vs. türünden kıyı mobilyaları için kimseye sahilde alan tahsis edilmemelidir… Eğer bu mobilyalar olmalı deniliyorsa, ticari amaçlarla kiralanmamalı, herkesin ücretsiz kullanım imkanı sağlanmalıdır… Tıpkı park, bahçe, oyun sahası, spor alanlarındaki banklar, gölgelikler ve diğer aparatlar gibi ilgili belediyeler bu kıyı mobilyalarının da temininden, korunmasından ve uygun kullanımından sorumlu olmalıdır.

Ayrımcı uygulamaları destekleyen seçkinci anlayışların, paralı kullanımlarla kendilerine özel, “nezih”, “steril” alanlar yaratma niyetlerini kamusal alanlarda gerçekleştirmelerine izin verilmemelidir. Kamusal alanlarda öngörülen düzenlemeler ve etkinlikler asla dışlayıcı ve ayrıştırıcı olmamalıdır.

Çünkü kamusal alan demek öncelikle sosyalleşmenin, kaynaşmanın, dinlenmenin, kendini yenilemenin, rutinin dışında yakınlarıyla ve diğer insanlarla dolaysız bir arada olmanın, kendin gibi olmayanlarla temas kurmanın, öğrenmenin, düşünmenin, okumanın, eğlenmenin, rahatlamanın, sayılamayacak kadar çok yediden yetmişe farklı duygu ve davranışın bir araya geldiği alan demektir. .
Bunun için öncelikle temiz deniz, temiz sahil, korunan doğa, kolay ulaşım ve wc-duş-içecek su gibi en temel ihtiyaçlara güvenli bir ortamda ucuz, kolay ulaşabilme ve zahmetsiz, külfetsiz, hijyenik koşullarda yararlanma imkanlarının sağlanması yeterli olacaktır. 

Paran yoksa yoksun, paran kadar yararlan demeyen, para harcamaya özendirip yönlendirmeyen,  ayrıştırıcı, dışlayıcı olmayan, yurttaşını zenginleşme aracı olarak görmeden öncelikle ihtiyaçlar üzerinden düzenlemeleri öngören, yani toplumcu, eşitlikçi, insan merkezli kamusal alan planlamaları ve uygulamaları zor değildir.

Yeter ki bu konuda irademiz olsun. Bu irade olduğu yerde kentsel yaşama ilişkin fikri olan her bireyin ve oluşumun kendisini içinde hissedeceği, sahiplenebileceği, oy hakkı, denetleme imkanı ve karar süreçlerinde söz hakkının olduğu yönetim anlayışlarını sahil düzenlemelerinde de hayata geçirmek mümkündür…

Hiç yorum yok:
Yaz yorum

-
Bültenimize Katılın