Caddelerde meydanlarda resmi afişlerle
"Darbeye Hayır" ,
“Teşekkürler Türkiye Demokrasi kazandı “ deniliyor.
Kuşkusuz ki askeri veya sivil her türlü darbeye hayır demek, karşı durmak yurttaşlık görevidir.
Bununla birlikte bunca adaletsizlik, yoksunluk ve dışlanmışlık hallerini derinleştirmekle kalmayıp, denetimsiz, hesapsız, keyfiyeti kendinden menkul toplumcu olmayan yönetim ve paylaşım anlayışının temsilcileri olan siyasi iradenin; dayatmacı, kıyıcı ve ikiyüzlü uygulamalarıyla demokrasiye varılamayacağı da ortada duran bir gerçekliğimizdir.
Uzunca bir süredir iktidara muhalif her yurttaşın, kayda değer bir delil olmaksızın rahatlıkla suçlanıp cezalandırıldığı ve özgürlüklerinin kısıtlandığı uygulamalarının legalize edilmek istendiği bu süreçte yaşanan darbe girişimi, toplumun ve kamu çalışanlarının hukuksal güvencelerinin tamamen ortadan kaldırılmasının gerekçesi olarak kabul edilemez.
Bu durumun hak ve hukukla ilgisi olmayacağı gibi demokrasi ile de bir ilgisi olamaz.
Bu amaçla halk desteğinin sürdürülmesini istemek, darbe karşıtlığını kendi siyasi beklentileri için suistimal etmekten başka bir anlam taşımaz.
Halkın talebi olarak gündeme getirilen idam cezası uygulaması, devletin mevcut siyasi yapısına tüy dikecek niteliktedir. Cezalandırmaların en ilkeli, en geri dönülmezi, iddia edildiğinin aksine caydırıcılığı olmayan, suçlu ilan edileni devletin taammüden, bir nevi işkence çektirerek öldürmek istediği, öç almaya yönelik bir cezalandırma yöntemine geri dönülmesi evrensel değerlerden kopuşumuzun ilanından başka bir anlama gelmeyecektir.
İnsan haklarını ihlal eden herkes hakkında gerekli soruşturmaların önünün açılması siyasi iradeye düşen bir sorumluluktur. İşkence, şiddet ve hukuk dışı her türlü uygulamanın engellenmesini, sorumlularının yargılanmasını sağlamak hukuksal düzenlemelere bağlılığın ve demokrasinin bir gereğidir.
Onun için demokrasiye katkısından dolayı topluma teşekkür etmek yetmez.
Siyasi irade, tamamen kendi yanlış politikalarının ve tercihlerinin neden olduğu bu kaotik ortamın aşılmasında kendi sorumluluklarının da hesabını vermekten imtina edemez.
Şurası son derece açık ki, ne BU HAL ne OHAL ne de sıkıyönetim uygulamaları demokrasi ile bağdaşmaz...
Hiç yorum yok:
Yaz yorum